I 
“Bak! ” diyor oyunculardan biri 
“Burası bir zamanlar bizimdi, 
Şimdi oldu küçük amerika! ..” 
“Birgün gideceğimiz bir Amerika vardı, 
Herkesin bir amerika’sı vardı o zamanlar.” 
diyordu ki bir şair; Al şair senin Amerikan! : 
Vahşi siyah atlarla değil, mavi denizlere sızan 
Kara gemileriyle, menzili çocuk döşü 
Tankla, tüfekle ve çığlığı boğan 
Müstebit uçaklarıyla geldiler... 
Yoksul mavisi bu kara tünelden 
Yusufçuk hüzünlü sabah şarkısı söylüyor 
Gövdesindeki ökseotuna inat 
Mis gibi kokuyor yine de ıhlamur 
Çınardan bir yaprak düşüyor, 
Sen yoksun 
İğfal edilmişti çocukluk, geleceğimiz işgal 
Kısacası yaşamak yasaktı bize 
Çocuklar şimdi bahçesiz, 
asıkyüzlü alanlar seni anımsatıyor 
Eski şarkılar ne güzeldi değil mi? 
“Ezgiler geçmişi canlandırır” 
öyle demiş bir yazar, 
birlikte ağlar, gülerdik birlikte... 
şimdi takılıyor herkes ayrı telden 
büyük kentlerde, her gün beter 
bir öncekinden 
küçük konduların havasını 
yakar, kirletirken 
müfrit havuzlu bahçelerde 
ve koskocaman evlerde 
umursamayıcılar... 
Mart yaşım çocuk, genç yaşım Eylül 
Yine kan, ölüm ve yine zindan, 
Adaleti olmayan bir zaman 
Sessizce yanaşıyor gemiler limana
II 
Siyah, beyaz ya da sarı sıcacık döşüne 
Yumulurken çocuklar ağlayarak 
Filistin’de, Irak’ta, Asya’da ya da Afrika’da 
Emzikli anaların sütü aktır 
Bangkok’ta kenar mahallede doğar 
Asya’da mahcup, incecik 
Siyam’lı bir kızın çığlığı olur 
Karaderisiyle bir zulu Güney Afrika’da 
Akıtırken alnından teri altın madeninde 
Beyazlara yalaz olur 
Fırat üstünde sırtlanlar, akbabalar 
Kol geziyor zulüm Dicle’de, Bağdat’ta 
Mansur’un cellatları ve işkenceciler 
Yağmada bunlardan beterdirler 
Filistin’de daha beşikteyken mülteci 
İşgal altında annenin rahminde büyür, 
En güzel cevabı veriyor direnişçi çocuklar 
Onursuz bir savaşta 
Ağılı çiyanlar kovulur, birgün özgür olur vatan 
III 
Lütfen televizyonları kapatalım 
Birazdan yağmur yağacak, şimşek çakacak 
Kapatalım televizyonlarımızı lütfen 
Sahilde demirli sandalımız varsa 
Çekelim dalgakıranımıza 
Birazdan püfür püfür esen bu rüzgar 
Tufana dönüşüp 
Bizi alır götürür sonra uzaklara 
Fesleğenlerimizi de kaldıralım yuvalarımıza 
Yarınını bekleyen çocuklarımızla 
öksüz kalmasınlar 
Sahte sevgilerle 
Boşyere avutmayalım birbirimizi 
Karşılıklı konuşmayalım 
Mezartaşları gibi kendimizle 
Sokaklar bu kadar kalabalıkken 
Hani hayatımızda şiir vardı 
Şiirlerimiz nerede? 
Ağaçlar bile terketmişler kenti 
Yalnızlıktan kurumuş göz pınarları 
Hani hayatımız nerde? 
Eğer uyanmazsak derin uykumuzdan 
Çatanamız yerine birazdan 
Büyük gemiler sızabilir limanlarımıza 
IV 
Çocuklar temiz, nazlı ve inatçı 
Yüzünü güne dönen bir başak 
Bir dalga olur belki hırçın denizde 
Hep masallarla avutulmaz ya çocuklar 
Bilirsiniz Kibritçi Kız’ın hikayesini 
Hani Türkülerimiz vardı? 
Türkülerimiz nerde? 
Unutmayın robotlar büyümez 
Balam söyler türkülerimizi
Kayıt Tarihi : 2.6.2005 16:43:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!