Hergün cıvıtılmış siyasetten ve sosyal kepâzelikten midesi bulanan okurlarımıza mübarek Ramazanı da göz önünde bulundurarak, değişik bir yazı yazalım istedik. İşte size, usturuplu bir hikâye: Beğenmeyenler, gazetenin bu köşesini kör bir makasla kesip (!) bize yollayabilirler. Fakat, umarım beğeneceklerdir.
Efendim, bizim köyde; Kara Hacı namında cihet-i meşhur bir adam vardı. Çevrede ne kadar hayta (başıboş) takımı varsa, hepsinin hâmisiydi.
“Râviyan-ı ahbar venâkilan-ı âsar” diye söze başlanılan eski çağlarda, korkunç devleri gülerken görenler; onun gülmesini hayra alâmet saymayıp, öfkesinin şiddetine bağlarlarmış.
Bizim köylü Kara Hacı’da kendisini sürekli dev aynasında gördüğünden; şeklî icraatlarında devleşmeye çalışır, hiddet ölçeğini gülerek ayarlardı. İki evliydi ve genellikle bu ters orantılı kızgınlığı, hanımlarını döverken ‘tebârüz’ ederdi:
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı