Garip ellere yazılmış ömrüm örmüş ağlarını düşürülmüş aşk
Hükümlüsüyüm zindanlarına müebbet
Mekân kurduğum narına yâr olduğum düşlerimin kan uykusu
Kaynat göklerinden boşalsın bulut
Ekmeğim katığım nefesim...
İçtiğim su.
Yabancısı değilim kapıldığım sellerin
Sürüklenerek tohumunu ekerek
Vadilerine aşinalığımdan sarhoş aşığım serine
Ovalarına düş eren yeşeren servin!
Gazelini dökerek rüzgarını yakarak.
Küllenen prangalı duygularımın yağmuru
Parlat hamurunu yıldırımlarını fırlat
Bir yıldız gibi söneyim gerdanlığın da!
Taç takayım öpücüklerinden
Dillerin ki...
Baldan süzüm tat.
Adanmışlığım denizlerin ilminedir
Efsunlu girdaplarında boğuldum
Diriliş destanımın adı aşk olsun
Henüz çıkmamışken adım ozana
Yunusça yazayım şiirin.
Hamuru mayalar gibi şarabı mahzenin
Gonca gülü besler gibi okşar zamanın.
Tüten acısı mı içimi yakan buhurdanlığından
Nefesime dolanan leylak saçların
Kutsadığım yüce aşksın aşıma ey sonsuz ilham!
İksiri kalbime ecesi şifam.
Bir kahvenin kırk yıl hatırası derviş misali
Mıh gibi çivilenmişim aşkın timsali.
Boy verdik ikimiz de serpildik
Berrak bulutların gezindiği gökler altın da
Kaç kez oğul verdi bal verdi renk verdi
Çiçek açtı ruhumuz
Arı aşk ile aktık.
Doğanın senfonisini ritmiyle tanırım
Kümeleşerek ham hal olan dans...
Bu kutlu sevda.
Ulu bir ağaç kovuğu altında ezgili yaprakların
Bozarken ritmini kanatlanan kuşlar
Ürkek bakışlarımıza yansıyan sukutu ezber
Allı buğusuna banmış bezenmiş gözlerin
Taze ekmek kokusu hoşluğun da
Ozanı kalbin de pişiren aşk.
Kayıt Tarihi : 13.2.2024 15:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!