Descartes Şiiri - Aydın Gürz

Aydın Gürz
1822

ŞİİR


30

TAKİPÇİ

Descartes

Descartes 1596 yılında doğmuş 1650 yılında ölerek 56 yılık yaşam hükmünü sürmüştür. Tahlilini yapmaya çalışacağım kitabın asıl adı: usu iyi yönetmek ve bilimlerle doğruyu aramak için yöntem üzerine konuşma ve bu yöntemin denemeleri olan diopratik, meteorlar ve geometridir. Ama yöntem üzerine olan altı bölümlük kısmı bizim için daha anlamlı ve anlaşılır görülmektedir. Kitabın yazıldığı dil Fransızcadır.
Descartes ‘in temel hedefi bilimi her zaman felsefi bir bakış açısı ile birleştirmektir. Okuduğumuz kitapta da bu düşünüşlerini görmekteyiz. Bu kitapta Descartes ’in düşüncesindeki gelişimle ilgili tarihsel bir çizgi ortaya çıkmaktadır.felsefeci kimliği ile Descartes skolastikliğe karşı – skol-lastik düşünce eğilimdedir. Yavaş ilerlemek, kuşkuyu elden bırakmamak düşünürün yönteminin temelini oluşturmakta. Kuşku ile yola çıkan insanların doğru bilgiye ulaşacağına inanmaktadır. Yöntemli kuşkuda, kuşkulanmak doğruyu elde etmek için gereken bir zorunluluktur. Onun anlayışında kuşkulanılmayacak tek şeyin ben2in kendisi olduğudur. Filozof her şeyden kuşkulanarak şuan çoğu kişinin kullanımında bulunan söze ‘DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM’A’ ulaşmıştır. Bu kuralın içinde vazgeçilmez unsurlardan biride apaçık gerçekliği bulunmayan hiçbir şeye doğru gözüyle bakmamak.
Usu iyi kullanmak ve bilimlerde doğruyu araştırmak için bilimlerle ilgili çeşitli belirlemeler yapmış ve bunların ince ayrıntılarına yer ver vermiştir. Us doğru ile yanlış yargı arasındaki farkı fark edebilmekten geçmektedir. Kişinin düşünce yolunda verimli sonuçlar alamamasının tek nedeni usunu iyi kullanıyor olamamasıdır. İnsanlar arasındaki görüşsel farklılıkların kiminin bir diğerinden daha ussal olmasına bağlamaktadır. Ancak çok yavaş yürüyenlerin her zaman doğru yolda ilerledikçe ve koşanlardan ve doğru yoldan uzaklaşanlardan daha çok ilerleyebileceğini belirtmektedir. Kuşkularının nedeni ise duyularının kendini yanıltabileceği savıdır. Örneğin altın veya elmas zannettiğim şeyler beklide biraz bakır biraz cam veya da bir avuç toprak bileşenidir. Bazı zamanlar kendini öyle yanılgı içinde bulunduğunu bildirmektedir ki bu vaka çoğu zaman kendisini öğrenmeye itiyor ve bazı bildiklerinin aslında kendine aşılanlar olduğunun farkına varıyordu. Ve zamanla sorgulamaya gittiğini belirtmektedir. Çünkü sağlam temeller üzerine kurulmayacak hiçbir şey sağlam olmayacaktır. Burada ayırt edebilme yetisine sahip olma arzusu onu daha da çok araştırma ve yeni yöntemler üretmeye yitiyordu.
Zamanla kendine içlerine kaptırdığı insanları inceledikçe onların göreneklerinin daha önce incelediği filozoflar gibi farklı kimliklerde bulduğunun farkına varıyordu. Örnekleme ve alışkılarından kendini kurtarmak için yavaş yavaş önyargıların kurtulmaya çalıştığını belirtmektedir. Bunları yaparken de aceleden ve önyargıdan uzak kuşkuya koymadığı sorgulamadığı hiçbir şeyi kabul etmek gibi bir yöntem geliştiriyordu.bazı bilimler kurallar bütünlüğü içinde olduğunu işe yarayan kadar yaramayan bilgilerin de olduğu görüşünü aktarmaktadır. Yani işe yaramayan anlamında hep aynı sonuçları veren sabit olan gelişime set çekenler gibi görmektedir.
Her şeyin bir doğrusu olduğu o bilgiye ulaşan kişinin ancak onu bilebileceği ölçüde sahipleneceğini ve sorgulamadan sonra o bilginin artık kendinin olacağını ve temellemesinin sinmesini sağlayacağını anlatmaktadır.
Yani ona göre acele yok, önyargı yok; düşünülecek kadar düşünülmesi gereken yerleri düşünmek var. Tam anlamıyla dinden çevresinden öğrendiklerinden kendini soyutlaması öz eleştiri yapması onun dingin zamanlarına denk gelmesi aslında bazı şeylerde de anlattığı kadar başarılı olamadığını da göz önüne sermektedir. Burası da ayrı bir nokta olarak dursun bir yerlerde çelişkileri göz önüne serdiğinin farkında mıdır acaba. Kendi iyisinden bahsettiği alanlarda olduğu kanısındayım. Çünkü her zaman uygulamaya hazır olan ve tüm aşırılıklardan uzak olanların iyi olduğu yargısına varmıştır. Aslında bu kendi içinde bir çelişki arz etmektedir felsefesinin temeli kuşkuculuk ve önyargıdan uzak olan bir filozofun böyle bir yargıya varması bir temellemedir.
Özellikle 3. Bölümde kendini bir çok kuraldan soyutlamaya çalışırken kendi çizdiği yeni ve geçici kurallar içinde kendisini bulmaktadır. Burada bir ikilem içinde görünmekte. Ama eğer gerçekten de bundan sonra özgür olabilme yeteneğine ulaşabilecekse yönteminin doğruluğu kanısında haklı çıkmış olacaktır. İnsanlara yaşama hakkında temel yöntemler uyguladığını belirtmektedir. Bunlar kendine yenmek,çok baskın olan arzuları değiştirmek, elinde olmayan bir gelecekle ilgili hayallere kapılmamak, her şeye tümüyle egemen olamayacağımıza göre elimizden geleni yaparak bazı olanaksızlıkların olacağına inanmaya alışmak vb… hayal kurmak ama içten samimi olmak gerçekliğe yakın olanların hayal olmadığı sadece bir amaç üzerinde ona yüründükçe başarılacağı sentezini de buradan çıkarsak yanlış yapmış olmayız sanırım. Ama bunlar gerçektende amacına kendine inanan insanların başarabileceği zayıf insanların ise karşısında başarısızlığa uğrayacağı genel prensipler gibi görünmektedir. Elinden gelenin en iyisini yapmak ve daha fazlasına ulaşamayacağının düşünmek. Burada da yetinme güdüsünün insanın kendisine yeterli olacağını anlatmıştır. At gözlüğünü çıkarıp ta dünyaya tüm bir geniş ufukla baktığımız zaman doğrunun bilgisini elden bırakmamak lazımdır.
Zorluk derecesinin aslında bizim bildiklerimiz ve bilebileceklerimizle belirlendiğini vurguladığı dördüncü bölümde şüphe ortaya çıkıyor. Şüphe, bize temelleri hayatımızda yakın çevremizden okuduklarımızdan veya akılımıza işlenen genel yargılardan hepsini irdelemektir. Bunları ne kadar detaylı süreçlerden geçirerek ve bize ne kadar uygunluğa sahip olduğunu anladığımızda bizim bilgilerimiz olmaya başlayacaktır. Düşündüğümüz, sorguladığımız ve daha geniş çerçeveyle temellendirme yaptığımız zaman doğrularımızın gerçekten bizim olduğunun farkına varıyoruz. Yani var olduğumuzu bizim olan gerçek bilgilerle idrak ediyoruz. Sorgulayarak tanrıya ulaşmak ‘bir üçgenin iç açıları toplamı 180’dir’ yargısından daha kesin ve su götürmez bir mesele olarak görünmektedir.Descartes burada tanrıyı kendinin yetkin bir varlıktan pay almasına bağlamaktadır. Tanrı ve ruh duyularla algılanmayan ama onlara ulaşmanın güç olduğunu söyleyenlerin, zihinlerini duyularından öteye geçiremeyenler olarak görmektedir. Bunu da şöyle bir söylemle tamamlamaya çalışmaktadır. Usumum ne kadar apaçık ise kendimizi inanmaya o kadar bırakabiliriz.
Filozofun başka ilgilendiği veya açıklamaya çalıştığı bir konu ise: aklın yöntem kurma üzerinde çok başarılı olacağı konusudur. Kendi yaşantısı ve hayat görüşlerinin zamanla değişime açık olması aldığı eğitimin sağlam temeller üzerindeki temellere atılması savaş sonra belli bir dinginlikte yaşamaya geçmesi ve bunlara benzer hayat şartları onu daha çok insanlar üzerine düşünmeye yeni yöntemler üretmeye sürüklemiştir. Fakat bazı yerlerde ise çekindiği konuların olduğu görünüyor. Bunu yaşadığı çağa uymak veya onlardan tam olarak ayrılmamak gibi algılayabiliriz. Tam anlamıyla bilmediği konularda yetkin kişilerden yararlanmak gerektiğini de düşünmektedir.
Genel olarak baktığımız zaman birinci bölümde tarihsel bir araştırma niteliğindedir. İkinci bölüm mantık ussal yöntemlerle süslenmiştir. Üçüncü bölüm ahlaksal açıdan yaklaşımları barındırmaktadır. Dördüncü bölüm metafiziksel alanlara yönelir. Beşinci bölüm bilimsel bilgiler içerir. Altıncı bölüm genel kavrayışının dışa vurulmasıdır.
Filozofun yönteme nasıl baktığını son bölümlerdeki kendi cümlelerini tam olarak alıp açıklamaya çalışmakta bir sakınca görmüyorum. Burada dünyada bana saygınlık kazandırmaya yaramayacağını bildiğim bir şeyi açıklıyorum, bu saygınlığı elde etmeyi de hiçbir zaman düşünmedim; hiç engellenmeden boş zamanlarımdan yararlanmamı sağlayan kişilere, bana dünyanın en onurlu görevlerini veren kişilerden daha bağlı olacağım.
Bölümler arası ne kadar çelişkiler göze çarpsa da çelişkilerin bir diğerini veya tezatların birbirini tamamladığını görmek gerekir. Nasıl siyah olmasaydı beyazın ne kadar beyaz olduğunu anlamayacağımız gibi.
Descartes in bazı yerlerde adını almasa da vurgulamaya çalıştığı en büyük yöntem kendimiz olmak ve ayaklarımızın bizi taşımaya yetecek güce sahip olduğu tezine ulaşabilmektir.

Aydın Gürz

Aydın Gürz
Kayıt Tarihi : 4.1.2007 11:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sacide Yaylaz Destina
    Sacide Yaylaz Destina

    'Güzel bir çalışma, bazen şiirin dışında aydınlatıcı çalışmalarıda okumak güzel oluyor.Kutlarım sevgiler..'

    Cevap Yaz
  • Süleyman Baştürk
    Süleyman Baştürk

    Aydınlatıcı bir çalışma idi.Öyleyse varım.Teşekkürler.
    Kalın sağlıcakla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Aydın Gürz