Çocukluğumu düşlerim,
Kiraz ağacından düştüğümü,
Hani düşmeye alıştık ya
Düşe, düşe nihayet düştük dama
Damdan tabutluğa giden yol,
Tayinimiz çıkmış ötelere,
Bumu hayat be
On sekizinde mahpushane,
Otuz beşinde merhaba demek hayata
Hani gocunduğumuz falan yokta,
Kenti ayaklarımız altından kesenler yok mu?
İşte kavgamız onlarla
Veryansın etmek
Çekip ayakları altından kenti
Sahi kimdi bunlar,
GBT leri ne idi,
Bir sağdan dediler ASTILAR,
Bir soldan dediler ASTILAR,
Yetmedi ortadan ASTILAR,
Şimdi ölü bir kuşun karnından cesetler çıkaran zaman
Dünyayı peynir ekmek gibi yemeye çalışan Karunlar
Neyi arıyoruz!
Mağara önüne ağ örmüş örümceği,
Çöl ortasına park etmiş gemiyi
Çocuklarına süt yerine kan emziren anneyi
Ölümün kıyısında ikiye yarılan denizi,
İplere ilk selam veren Hubeyb’i
Miraç atına binip belki gezmek gökleri
Gör halini var ki Nemrut’un, neyler şimdi Firavun
Ateş İbrahim’i yakmasına yakmaz elbet,
Nerde kışlar nerde konaklar şimdi kabil
Dur durak yok, son durak yok
Som altından köşk yok herkese
Atılır bir gün son sefere çıkmış gemiden
Deniz üstünde yürüyemez bu kentin efendileri.
Lütfi KireçciKayıt Tarihi : 11.2.2008 23:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Halbuki o efendilerin kirli yürekleri böyle bir imanın mekanı olamaz. Olamayınca da deniz üstünde yürüyemezler.
TÜM YORUMLAR (1)