Beni buraya düşüren neydi daha sonra anlatacağım ama 15 Mayıs 1992 tarihi bir şekilde kendimi deliler hastanesinde bulmuştum. Haplar, doktor kontrolleri şu bu derken etrafımda dolaşan diğer delilere ve ortama ayak uydurmaya çalışıyordum henüz neden burada olduğum ve beni kim buraya tıktığı konusunda hiç bir fikrim yoktu...
Bir tarafta sürekli etrafta gezenler, diğer yanda bir noktaya anlamsız uzun uzun bakanlar, sürekli oturduğum yere gelip sigara isteyenler daha niceleri
Fakat hiç biri dikkatimi elinde sürekli bir mezar taşıyla yerde başı eğik oturan bembeyaz saçı ve sakalı birbirine karışmış 65lerindeki adam kadar çekmiyordu, sürekli aynı yerde oturuyor, iki eliyle gögsüne bastırdığı küçük mezar taşını sarıyor, kimseyle tek kelime konuşmuyordu. Dilsiz olduğunu, sağır olduğunu düşünenler bile vardı.
Üç ay boyunca yanına yaklaşıp iletişim kurmak konusunda başarılı olamamıştım. Söylediklerimi kendim duyuyor, kendim dinliyordum ama içimdeki inancı hiç bir zaman kaybetmemiştim, o adamla konuşacaktım... Mezar taşının anlamını ve burada niye olduğunu öğrenecektim.
her yerde yanında olmaya ant içtiğimiz
üç ayaklı dünya adaletiydi sevdamız;
sen,
ben,
gölgen-gölgem..
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta