Bahtına kırağılar mı düştü.
Üşümüş müydü kış güneşinde gözlerin.
Hasretin oku mu saplanmıstı ciğerine.
Daha onsekizinde mi, kararmıştı,
Karakaplı Kader defterin.
Çelik gibi sert mizacına ne güzel yakışıyordu,
Kahverengi gözlerindeki erkekçe bakış.
Garipliğin onurunu kaşlarının arasına koyup,
Erkenden büyüyüp erkek olmanın modunda
Nasılda yürüyorsun ürkek adımlarla kaldırımda.
Öksüzlüğün sefertasında ictiğin gariban çorbasının sicaklığı vuruyordu gül nefesine.
Sen, ne çabuk büyüdün çocuk!
Babanın yerini aldın küçük yaşında.
Ananın kardeşlerinin üzerine serdiğin kanatların, Kartal yuvasıydı kahraman
Bakışlarınla küheylan üzerinde sefere
Çıkan bir atlı misâli üşüyordu rüzgâr sinende.
Sen, özgürlüğü kutsarken gönül dağında
Ekmek parası denilen kutsalının peşinde
Koşarken boyun eğiyordun bazen.
Senin özgürlüğünün zaptedilemez
Meydan okumandan rahatsız olan
Patron havasındaki ezik gözler,
Nasılda eziliyordu erkek bakışların altında.
Utanma delikanlım, Utanma! Garibanlığından.
Senin aslan pençelerindeki güç
Kurtboğan niteliğine evrilirken,
Babanın yerini almanın kutsallığında
Sabrını sınıyor yaradan.
Namusu kutsal bilip; öyle bir bakıyorsun ki,
Alıcı kuşlar kutsuyor gökte o mübarek,
Mahir ellerini.
Sen, çok güçlüsün artık çocuk, çok güçlüsün.
Gözlerindeki onurlu bakışlarınla,
Sevgi dolu yüreğinle yenilmez armadasın delikanlım.
Bröveni sadece sevgi dolu gözler görebilir ya;
Tüm kem bakışları yerle bir edişini kutsuyor,
Gökte, güneş ve ay.
Kayıt Tarihi : 25.9.2025 13:06:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!