(omzun yorgun bir dağ yamacı, çekilsem yıkılacaksın
düşlerin sönmüş karanfil, bilincin aşka tutuklu, olmasam çıldıracaksın)
düşer gecenin karmaşasına sağanak duygular
ağlasam, döker yapraklarını görkemli ağaçlar
ölsem, umutlar küser
olağandışı dediğin nedir ki! artık her şey ilenmektir
... ve nihayet gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikâyelere
Kara kara kazanlarda kaynadi
Devamını Oku
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikâyelere
Kara kara kazanlarda kaynadi
Yorucu...
Temcit pilavı gibi her gün ısıtılıp ısıtılıp soframıza gelenle mi yetinmeliyiz? İnsanlar müteşebbis olmasınlar mı?
Fikir teatisi ile bir yerlere varamayınca, hemfikir olmayanı yok sayıp bilgimiz nisbetinde birbirimize öteki muamaelesi mi yapmalı? Çıkış yolu bu mu? Açık açık senin bilgin benimle tartışmaya kafi gelmez sen haddini bil orda kal demek en basitinden en kolayı olmalı. Bu sözleri kendim de içinde olmak üzre, biz niye böyleyiz diye ortaya söylüyor özeleştiri yapmak sorgulamak istiyorum.
Doğrusu, ayrıntılarına girmeden, son üç bölümü okudukça daha, daha bir muhabbet duyuyorum şâire. Hayır, benimle rezonansta olduğunu düşünmüyorum. Ama İstanbul'daki herkesin Fatih Köprüsü'nden geçmesi şart mıdır? İnsanlar geçsin diye kurulmuş hazır köprüye kadar yürümeyip bulunduğu yerden karşıya bir köprü atmaya mı çalışıyor?
İmgelere boğmuş, imgeler boğuyor, doğru.
Ama bu resim başka türlü de çizilebilir miydi?
Yoksa ben...
Yanılıyor, ''Dervişin fikri neyse zikri de odur''sözünü mü doğruluyorum?
Demek ki ben ilk mesajda sizin gibi yorumlamamışım kelimeyi. Karşımdaki konuşmaya başlarken nereye çıkacağını hemen anladığımı sanmak gibi bir hüsnü kuruntunun burada dışa vurmuş bir örneği olsun bu da.
Aklınızın sağlam olduğunu düşündüğünüz kısımları aslında sizi hayâle sımsıkı tutunmaya sevk eden son kırıntılardır. Bunlardan kurtulmayı kastettim. Mantık...
Ne var ki bu deliliği kafaya huni takmakla karıştırmayalım. O deliler basbayağı delidir işte. Bulmuşların deliliği bambaşkadır. Hazır olmayanların kaçış için deli yakıştırması türünden bir benzeşme sadece.
Madde vardan yok, yoktan var olabiliyor mu?
Bilim diyor ki ''Evet, elektronların yörüngeler arası geçişte böyle bir dönemlerinin olduğunu biliyoruz.''
Yeni bir yanılgıya düşüyor olmayalım?
Dağın bir yüzünden tünele girip diğer yüzünden çıkıyor olmasınlar?
v.s. v.s. v.s.
Tabii, tabii...
Lütfen şiirle sınırlı kalalım...
Hırsızın hiç kabahati yok sanki.
Şiir kapıları bile zorlamıyor, duvarları yıkıp yıkıp gidiyor.
Gitmeyeyim mi peşinden?
Peki, danışıklı dövüşe hayır dediniz.
O halde ben yazayım:
Aslında kimse kimseyi anlamıyor değil. Aslında herkes herkesi zannettiğinden çok daha iyi anlıyor.
Bir balon düşünün. Balonu bileğinize bağladıktan sonra şişirmişsiniz, baş ve işaret parmaklarınız balonun yüzeyini dışarıya bükmüş, sonra birbirine doğru kıvrılmış, parmak uçları birbirine bakıyor. Bir çizgi çizin parmakların dışarı uçlandırdığı kısımların balonla birleştiği yerin daha yukarısına, çizginin aşağısını yok sayın. Bu iki şuur başka bir şuurla karşılaştığını düşüneceklerdir aynı balonun uzantıları olduklarını idrak edemezlerse (veya bu özellikle engellenmişse)
Şu yeryüzünde herkesin dış dünya ile tüm kavgası işlenmiş bilgi haline gelmese bile cevherinde saklı bulunan bu öz bilginin dışa vurumudur. Bütün savaşlar, kavgalar, barışlar, aşklar, nefretler, aklınıza başka ne gelirse gelsin hemen tamamı herkesin kendi iç hesaplaşmasından başka bir şey değildir. Aşağıda bir yerlerde bir balonun bulunduğunu da aynı cevherde gizli bir bilgi gibi hayal meyal bilen bu şuurlar türlü varyasyonlarla aslında kendileriyle boğuşurken kendi yollarıyla varlıklarının gerçeğini sorgulamaktadırlar.
Şu sözleri çok uzatabilirim ama kendime engel olamayıp uzattığım sözler dönüp hep beni rahatsız etti, bu yüzden kısa keseceğim.
Anlaşılıyorsunuz.
Endişe etmeyin.
Herkes herkesi gayet iyi anlıyor aslında,
Ben hepinizi hepinizden daha iyi anlıyorum...
Zannımca :)
(Hiçbir zan gerçeğin tam karşılığı olamaz. Gerçek anlamıyla biliyor olmak bütün faaliyetlerin son bulması demektir. Mademki kavga henüz bitmemmiştir, bu zan da gerçeğin kendisi değildir, düşünmeye devam)
Peki...
Tıbba binâen:
Halüsinasyon (dikkat: illüzyon değil) gerçekte olmayan bir şeyin görülmesine verilen isim. Bu sanıldığından çok daha önemli bir kavramdır çünkü bize şunu ifade eder:
Beyin, dışarıdan gelen bir veri olmadan da muhtemel verilerden resim inşa edebilmektedir. Bu burada bırakılmamalıdır. Halüsinasyon bize aynı zamanda gerçek verileri bulunan veya bulunmayan görüntüleri resimleştirdiği bir alanının bulunduğunu anlatır, beynin... Uzuuun bir düşünme faslından sonra anlarız ki dışarıya yansıtılan, dışarıdaymış gibi düşünülen görüntü aslında dışarıda değil, farkındalığımızın önünde duran bir yorumdan ibarettir. Gerçek dışarıda yorumladığımız şeyler dışında (başka) cisimler olabileceği gibi, her beynin yorumu aynı olmayabilir, herkes aynı 'gerçek dışarıya' bakarken aslında çok farklı resimler çiziyor olabilirler. (Benim kırmızı olarak gördüğümü senin mavi gibi görmediğini ama hep aynı ismi verdiğimiz için aynı şeyi görüp görmediğimizi hiç bilemeyeceğimiz gibi)
Bu iş bununla kalsa iyi.
Kalmıyor.
Dış dünya, farkındalığımızın yorumlarıyla varlığından haberdar olduğumuz kadarını ancak bilebildiğimiz 'gerçek dünya' (kimi akımlar aslında böyle bir şeyin hiç olmadığını da öne sürmüşlerdir ve bu reddedilebilecek bir görüş değildir. Ben haklı olduklarına inanmıyorum, bu kadar basit) ... ne diyorduk... gerçek dünya hakkındaki düşüncelerimiz de şu anki bizi biz yapan nöronal bağlantılarımız, bağlantı ağımızın biçiminden bağımsız olamaz.
Meselâ benim için tok bir sesi takip eden sessizlik eve bizim çocuklardan birinin geldiğini (öncelikle) ifade ederken aynı birey sayılı ve aynı geliş gidiş trafikli bir başka evdeki eşdeğerim hemen kalkıp gelenin bir hırsız olup olmadığını kontrol etmek isteyebilir. Aramızdaki fark belki onun evinin daha önce soyulmuş olması olabilir. Bambaşka bir şey daha olabilir ki onda aynı veriler için farklı nöronal bağlantılar oluşturmuştur. Basit ama ipucu teşkil edebilecek bir örnekti bu.
Bu şâiri çileden çıkaran sorgulamalarla bunun yakın bir ilgisi vardır. Vardır, çünkü bu dünyada trafik kazasında ölen bir çocuk için ''Onun ne suçu vardı da yaşayamadı? '' diye soranların varlığı kadar önemlidir bu.
''Bu dünyada daha çok kalmanın çok matah bir şey olduğunu nereden çıkarıyorsunuz efendim? ''
Feyz Kariha,
Haklısınız.
Kalan son akıl kırıntılarınız da giderdi size şiire ayırdığım vakti ayırsaydım.
Vaktimi inatla şiire ayırıyorsam, bu, kendim içindir, bireysel analizlerim için sürekli maden kazısı yapmakta olmamdandır, (farkında olmadan) etrafımdaki diğer farkındalıkların kendi nöronal bağlantıları hakkında en fazla sır sızdırdıkları yerin şiirler olması nedeniyledir. Asla salt şiir peşinde olmadım.
Neler döndüğünü anlamaya çalışıyorum, başkalarında benzer sorgulamaların nasıl cereyan ettiğini görmeye çalışıyorum.
Saygıyla.
(Doğrusu bu şiir de böyle bir arayış için az bulunacak kadar fazla veri içeren bir maden gibi duruyor)
Ya,
Arasında diye bir kelimeyi hakkında diye bir kelime ile değiştirecektim.
Sen şimdi o yorumu sil, ben bunu tekrar yapıştırayım, sen onu tekrar yaz.
Danışıklı dövüş buna mı diyorlardı?
:)
Derdin güldürdüyü o deli menem
Bu dünya böyükdür çeke bilmirem
Bir dünya üstünde, yoruldu sinem
Bir dünya altında, söke bilmirem
sen kal, ben sessizce gideyim bu şiirden
Gerçi paranteziçlerine dokunmadım ama bu dize bile yeter,önüne gelenin çalakalem yazdıklarına açık ara fark atmaya.
Bu şiir ile ilgili 63 tane yorum bulunmakta