Gecenin soğuk vaktinde, yıldızlar saklanıyordu. Ay’ın önünden geçen karmaşık dumanlar, sessizliğin gri rengiydi. Düşler kentinin uyku dolu saatlerinde zaman; şarkılarla geçip giden bir bilgeydi…
Dengbej’in Rivayet Ettiği:
-1-
O geceyi nasıl anlatmalıyım, nerden başlamalıyım bilmiyorum aziz dinleyiciler. Her şeyin hep bizden yana ve güzel geçeceğini sanıyorduk. Çünkü Düşler Kenti, umut şiirleriyle dolup taşan dizelerin şehriydi. Yeryüzü çocuklarının biricik yuvası, tüm canlıların gülüşleriydi. Yalnızca masalların anlattığı; Deli kız ile Büyük Serüvencinin ölümsüz sevdalarının, dilden dile düşen renkleriydi. Sizde bilirsiniz ki, kötüye dair hiçbir şey bulunmazdı Düşler Kentinde. Ve iyiler dışında kimse giremezdi şehrimize. Ulaşılmaz ülkelerin çok uzağındaydık. Kaf Dağına komşu, Anka Kuşlarının bekçilik yaptığı bir şehirdik…
-2-
O gece çirkin ve acımasız bir dev girmişti Düşler Kentine. Dünya Kentlerinden çaldığı nefreti, Düşler Kentine de yaymayı düşlüyordu. Kafası bulutlara değecek kadar büyük ve çokta güçlüydü. Kükremeye başladı birden aslanlar gibi. Gecenin sesiyle uykuya bürünen kentin sakinleri dehşetle yerlerinden fırlamış, ilk kez korkuyu hissetmişlerdi…
Dengbej’in Duydukları:
-1-
O gece dev, Düşler Kentininde artık geldiği ülkeler ve şehirler gibi olmasını haykırdı. Ona göre tüm bu güzellikler yıkılmalı ve tüm canlılar yalnızca kendisi için çalışmalıydı. Şiir okumak yasaklanacak, türkü söylenmeyecekti. Çocuklar bir daha oyun oynamayacak ve dev e gece gündüz hizmet edeceklerdi. Deli Kız, bir daha masal anlatmayacak ve turnalar uçamayıp bir kafese kapatılacaktı. Esip gürlüyordu dev. İçinde kötülükten başka bir şey yoktu. Üstelik devin konustuğu dilden başkasını konuşan kim olursa olsun hemen oracıkta öldürülecekti…
-2-
Düşler Kenti sakinleri tüm bu olanları büyük bir korku ile anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Oysa hep kardeşçe yaşamışlardı.sadece sevgiyi biliyorlardı. Bu devin istediği şeylerin hepsi Dünya Kentlerinin iğrençlikleri değil miydi? Hayır, böyle bir şey mümkün değildi. Dostluk, sevda ve iyilik en büyük erdemdi. O erdemler çiğnenirse, ne anlamı olabilirdi yaşamın? “Eğer düşmanlık olacaksa, şiir, türkü ve masal yasaklanacaksa, sırf devin dilini bilmediğimiz için öleceksek, ve kendi dilimizi konuşamayacaksak nasıl onurlu canlılar olabilirdik ki? Üstelik acımasız dev ona hizmet etmemizi istiyor. Biz ki hep kendimize çalışır, kendimize efendilik ederiz. Bir başkası hangi cüretle alın terimizi satın alabilir. Evet bu dev bile olsa alın terimizi kimseye vermeyiz biz, hiç kimseye”
Düşler Kenti onurlu canlıların kentiydi. Hiçbir yere bağlanmayan özgürlüklerin kenti…
-3-
Devin görünüşüne aldırmaksızın Deli Kız ve Büyük Serüvenci en öne doğru atılırlar. Onlardan kat kat büyük olan devin ancak ayak parmağına ulaşabiliyordu boyları. El ele ve cesurdular. Kararlı, emin ve sevdalarına yakışır biçimde, kentlerini savunan savaşçı gibiydiler. Dev, onların bu yiğitliğine şaşırmış hemde gülmüştü…
Dengbej’in Hayreti:
-1-
O iki sevdalı, o gece bir kez daha yüceldiler gökyüzüne karşı. El ele vermiş bir şekilde Düşler Kentini ve içindeki canlıları kurtarmaya ant içmişlerdi. Ama bunu başarabilecek güçleri yoktu. Karşılarında, kocaman, güçlü acımasız bir dev vardı. Nasıl yenebilirlerdi ki onu. Buna kimsenin, ama hiç kimsenin gücü yetmezdi.
-2-
Güzel dinleyiciler! Deli Kız ve Büyük Serüvenci, kimsenin bilmediği bir şey bulmuşlardı. O şey ne elle tutulabilir ne de gözle görülebilirdi. Fakat öyle bir şeydi ki, herkesten çok üstün ve çok güçlüydü. Şimdi bunun ne olduğunu merak ediyorsunuz biliyorum. Lafı uzatmadan söyleyeyim. Bu erdemli, ulaşılmaz ve büyük şey sevgiydi. Evet sevgi… Sevginin gücü… Doğada ki tüm canlıların aslında dillerinden düşürmediği ama tam anlamıyla farkına varamadıkları bir şeydi sevgi. Ve o iki sevdalı, tüm Düşler Kentini o acımasız dev’e karşı sevgi ile savunacaklardı; sevginin o büyülü gücünü dev’e anlatarak…
-3-
İsteklerinin yerine getirilmesini istiyordu dev. Fakat, sımsıkı sarılı elleri ile Deli Kız ve Büyük Serüvenci kendilerine kulak verilmesini dilediler devden. Dev, yine alaycı gülümsemesiyle buna izin verdi.
Dengbej’in Gördükleri:
-1-
Amansız bir geceydi aziz dinleyiciler. İşgale uğramış, korkuyu tatmıştık. Oysa o iki sevdalı, sevdalarının kudretiyle, sevginin gücünü anlattılar dev’e; “Ey Kaf Dağ’ı eteklerinden kaçmış güzel dev. Sen sevgiyi duydun mu hiç? Sevgi, senin isteklerinden çok daha yüce bir şeydir. Tüm canlıların gülümsemesiyle doğar ve gün batımına dek sevinçlerle doludur. Biliyoruz ki hiç arkadaşın yok senin. Ve tüm dev dostlarında hiç yanında olmadılar. Çünkü sen sevgiyi bilmiyorsun. Eğer bilseydin, şimdi o dostlarınla şarkılar söylüyordun. Sevgi, canlıların hayata tutunması demektir. Hiçbir ayrım göstermeden dostluklar kurmaktır. Masallar ve şiirler okumaktır. Ey güzel dev! Sen ki alnı bulutlara değmiş bir devsin. Ama yalnızsın, hiçbir sevenin ve düşünenin yok. Hiç düşündün mü bunun nedenini? Eğer sevginin gücünü bilseydin, seninde bir sürü dostun, arkadaşın olurdu. Bir başkasını sömürerek, ona eziyet ederek çalıştırmak sevgiye gölge düşürür. Hele hele senin dilinden konuşmadığı için birini öldürürsen, tüm canlılar sana kin ile bakar. Ve güçsüz bir halinde hiç acımadan senden intikam alırlar. Bak bizim ellerimize; sıkı sıkıya kenetlenmişiz. Çünkü seviyoruz birbirimizi. Birbirimizi sevdikçe daha da güçlü oluyor yüreğimiz. Ne uzaklığa, ne özleme ne de zorluklara baş eğiyoruz. Sevgili dev, hiçbir şey için geç değil. Sevginin gücü bilirsen eğer sende arzuladığın o mutluluğu ve arkadaşlarını yeniden kazanabilirsin”
-2-
Dev şaşkındı. Ne olup bittiğine bir anlam bulamadı. Deli Kız ve Büyük Serüvencinin sözleri ne kadar da güzeldi öyle. Hiç kimse onunla böyle konuşmamıştı oysa. Üstelik ona “ey güzel dev” demişlerdi. Dev, şaşkın olduğu kadar, utanmıştı da. Ama öğrenmişti sevginin gücünü. Her şeye değerdi bu. “Sevgi, canlıların hayata tutunmasıymış”. Gözünden yaşlar aktı birden, ve ağladı sonra, özür diledi Düşler Kenti sakinlerinden. Deli Kız ve Büyük Serüvenciye teşekkür edip hayata tutunmaya doğru yol aldı. Bir süre geçmişti ki geldiği yola doğru gözden ırak oldu…
-3-
Ve sevginin gücü böylesine ulaşılmazdı sabırlı güzel dinleyiciler. İçinde bulunulan durum ne olursa olsun sevgi daima her zorluğun üstesinden gelmiştir. Yeter ki içimizi kötüye dair düşmanlardan koruyalım. Koruyalım ki acımasız devlere karşı anlatabilecek, el değmemiş görkemli sevgilerimiz olsun…
“Masalın sonuna üç serçe konar
Üçünün yüreği de sevgiyle dolar
Anlatan atar, okuyan tutar
Bu masala da ancak çocuklar kanar”
Kayıt Tarihi : 3.2.2010 02:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
20 Aralık 2009 Erzurum

Yazan duyarlı yüreğe selam olsun varolun.
Saygılar
Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu
Üçünün yüreği de sevgiyle dolar
Anlatan atar, okuyan tutar
Bu masala da ancak çocuklar kanar”
Yüreğine sağlık ilgiyle okudum,selam ve sevgiler...
Üçünün yüreği de sevgiyle dolar
Anlatan atar, okuyan tutar
Bu masala da ancak çocuklar kanar”
:)))) ben tuttum güzel dostum ....sevda ..umut ve özgürlükle ....
Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey
Yüreğine sağlık sevgili Ulvi Koçu,sevgiyi sevginin gücünü hep yazsın kalemin.Ant+10puan.Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (11)