Bir gün, yorgun bir kentin göğsünde
rüzgârı değil, insanın suskunluğunu duydum.
Bir çocuk mendiline güneşi silmişti,
bir işçi, paydos ziliyle yüreğini cebine koyuyordu.
Kadınlar ekmek gibi bölünüyordu sofralarda,
ama açlık yine sofranın tam ortasındaydı.
Ey şehir,
betonun altında kalmış bir çiçek gibisin,
her sabah biraz daha eksiliyorsun
ve kimse fark etmiyor kokunun ölüşünü.
Bir köy var içimde,
taş evleri yorgun, duvarlarında dualar asılı,
bir nine tandır başında sabrı yoğuruyor hâlâ,
bir dede, torununa vatanı anlatıyor
ama torun, vatanı “ekran” sanıyor artık.
Bir yüzyılın gölgesindeyiz dostum,
insan unutuyor kendini,
tarih, paranın mürekkebiyle yazılıyor.
Yalnızlık bile artık taksitli…
Ama yine de yazıyorum,
çünkü kalem, hâlâ nefes alıyor.
Her harf bir nefes,
her nefes bir dirençtir bu zamanda.
Bir deniz düşlüyorum,
dalgaları umut kadar inatçı,
rüzgârı, Nazım’ın “Güneşi İçenler”inden kalma.
Bir mavilik ki Ahmed Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim”indeki gibi yanık,
bir umut ki Ataol’un “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” dizeleri gibi diri.
Ey halkım,
ellerin nasırsa ondan utanma,
çünkü bu dünya, en çok elleri temiz olanları kirletiyor.
Gözlerin ağladıysa utanma,
gözyaşı, insanın son namusudur.
Bir çocuğun gülüşüne sığmalı devrim,
bir annenin duasına sığmalı gelecek.
Bir taşın üzerinde uyuyan işçiyle
bir sabahı selamlayan öğrenci aynı türküyü söylemeli.
Ben o türküyü duydum,
Kaz Dağları’nın rüzgârında,
Akçay’ın tuzlu sularında,
bir ozanın sesiyle birleşen o eski umutta.
Rüzgâr dedi: “Yaz Hasan,
yaz ki unutanlar hatırlasın,
suskunlar konuşsun,
yorgunlar yeniden inansın.”
Ve ben yazdım:
Yıkılmış vicdanların ortasına bir cümle bıraktım
“Sev.”
Çünkü sevmeden olmaz dostum.
Sevmeden hiçbir kavga haklı çıkmaz,
hiçbir söz kalıcı olmaz,
hiçbir devrim büyümez.
Bir gün gelecek,
bir mısra yine bir şehrin kaderini değiştirecek.
Bir ozan,
bir taşın üstüne dizelerini koyacak,
bir halk yeniden hatırlayacak kim olduğunu.
O güne dek,
ben kalemimi yüreğin üstünde ısıtırım,
mürekkebim gözyaşı,
kağıdım topraktır.
Ve derim ki:
Ey insan,
yitirme içindeki ışığı
çünkü her karanlık,
bir umudun eşiğidir...
Hasan Belek
06 Ekim 25-Akçay
Hasan Belek 2
Kayıt Tarihi : 6.10.2025 20:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiir,
Nazım'ın, "bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin"
Dediği gibi!
Çürümenin resmi bu,
Umudu "eşikte" bekleten...
Tebrikler Hasan Bey...
Kıymetli yorumunuz için en derin teşekkürlerimi sunuyorum değerli hocam dostum
Saygılar sunarım ??
Tebrikler kutluyorum güzeldi şiir hocam
Kıymetli yorumunuz için en derin teşekkürlerimi sunuyorum değerli hocam dostum
Saygılar sunarım ??
Kutluyorum
Saygılar
Kıymetli yorumunuz için en derin teşekkürlerimi sunuyorum değerli hocam dostum
Saygılar sunarım ??
Kıymetli yorumunuz için en derin teşekkürlerimi sunuyorum değerli hocam dostum
Saygılar sunarım ??
TÜM YORUMLAR (6)