Bağın yukarısında,ark yatağında,
Zeki abinin yaptığı çakıldan havuz,
Dökülen sular  güneşe nispet  pırıl pırıl.
Seyran abla iki taştan yapılmış ocakta,
Teneke üzeri balık kızartmakta.
Biraz dan iki salkım üzüm koparılacak 
Bağdaki dallarından usulcek,
Balık, ekmek bir de yanında Erciş üzümü siyah,
Yeme de yanında yat,
Yiyenler bilir,aman ne tad.
Zeki abi,bağı ve Seyran ablayı istemeden  terketti.
Oğlunu öldürmesinler diye kendini kalkan etti,
Ankara hüzünlüydü o yıllar,barut kokusu her taraf,
Hedef oldu sıkılan kurşunlara, caniler, kan emiciler...
Ayırmıştı, bağı sahibinden ve sevdiklerinden.
Bağ üzülmüştü,sessiz sesiz yok olup gitti.
Ne Zeki abi,ne o  bağ var şimdi.
Eyüp dayı,Cemle abla,Nigar bibi
Bunlar çocukluğumun üçlüsüydü.
Cemle abla sevecen ana gibi,
Gelip geçen yol üzeri içsin diye
Sıcak,sıpsıcak yaz günü, 
Testisine doldurur ark suyunu,tülbentten geçirerek.
Saban arktan alınan su da bi soğuk olur hani.
Testi sürekli çalılıkların altında  dururdu, 
İçerdi yoldan geçen, testiden soğuk suyu.
Akşam güneş batmak üzere,
Karşıda silüetler,
Mustafa dayı lakabı eşekçi,
Ve gün boyunca  arkadaşlık ettiği ineği.
-Selamün aleyküm Mustafa Dayı
-Aleyküm selam yeğen diyor titrek yaşlı sesiyle.
Bir elinde  ineğinin yuları,
Koltuğunun altında bir tutam ot; 
Belli akşam buzağıya verilecek.
Ayrılıyoruz, geriye kalan  o güzel demler
Gelenler gider dünya kimseye kalmaz
İz bırakır kimisi,gönüllerden silinmez.
Kimisinden ne iz var,ne de eser.
Öldükten sonra yaşamak, insanı yaşatmak  güzel.
Kayıt Tarihi : 25.7.2006 14:04:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!