Belek bağı, kızgın toprak, gôğ boncuklu beşikte,
Ay karanlık gecelerde, masallarla uyurduk...
Toprak damlarda, salya sümük, kapıda, eşikte,
Yayan yapıldak, bacakta şapıldakla, büyürdük...
Komşumuzdu,evde bitler, pireler ve sinekler,
Her birisi, üstümüzde başımızda, pinekler.
Koro ile bağırınca; tavuklar, atlar, inekler,
Donumuzu bile bacağımıza, zor giyerdik...
Kızıl, kızamık, boğmaca, sonra çiçek açardık.
Azrail kovalardı bizi, biz ondan kaçardık.
Yarımız bu dünyada, diğer yarımız göçerdik,
"Kıran artığı" derlerdi bize, sağlam adamdık...
Parmaksız ellik, kulaklı takkem, püsküllü patikler,
Elimayağımı, kulağımı, sıcak tutardı.
Omuzdaki kirli yağlığa, burnumuzu siler,
Sabah sabah, küllükteki, kel tavuğa gülerdik...
Kara lastik, çıplak ayağımı, fena yakardı.
Tırmık, dirgen, atkı, yaba, hep önüme çıkardı.
Ah! O tarladaki saplar, ayağıma batardı.
Ayak kanar, anam ağlar, ben ağlardım, ağlardık...
Önümüze süt kaynamış boş kazanı korlardı.
"Kimin nişanlısı güzel olacakmış" derlerdi,
Ocakbaşında açlıktan, gözlerimiz çirlerdi.
Sıyırıp kara kazanı, keyfimize bakardık.
At yemlenir, inek sağılır, güneş batardı,
İtler havlar, kuşlar uçar, kurbağalar öterdi.
Yemek yenir, sofra kalkar, herkes gider yatardı.
Yatmadan önce, Keloğlan, Arzu-Kamber dinlerdik...
Tandır yanar, ekmek olur, minder, tatlık serilir,
Dokuz baş horantayla, bir tandıra girilir.
"Bir evdeee, bir kız, bir ana" diye, soru sorulur.
Bilirdik... Bilemezsek sorana; Kâbe verirdik...
Yün çırpılır, kirmen döner, ip ağacı kurulur,
Çatkı çatılır, ip ıyılır, kirkit vurulur.
Halıya, kilime, ilmek ilmek, nakış verilir.
Duvarlara, halı kilim, asar evi süslerdik...
Tezeğimiz, sap-samanla yansa, soba donardı.
Kırık camdan rüzgar girse, üfleyince sönerdi.
Bizim evde çıra, konu komşuda, lamba yanardı.
Lambayı, feneri, loküsü, ni'met sayardık...
Ayazda; kulak kopar, göz yaşarır, burun sızlardı.
Ne günlerdi be! Sevdiğimiz kızlar da... Ne kızlardı...
İt ulumaları eşliğinde, oyunlarımız vardı,
Kızak kayar, düşer kalkar, koşar, coşar, oynardık...
Buz tutardı burnumuz, yine okula giderdik.
Düşe kalka, ağlamaklı, hayata, "lanet" ederdik.
Ne olduğunu pek anlamazdık, bilmezdik amma...
Karnemize bakıp, "halvagidiş pekiyi" derdik...
Dostluğun hamurunu, kardeşlikle yoğuran,
Arkadaşlarımız vardı, ıslık çalıp, çağıran.
Her evde bir gardiyan ebe, bulunsa bile,
Gene de biz, bir yolunu bulup, firar ederdik...
Ağbiler; ata biner, kırbaç şaklar, at kaçardı.
Teker çıkar, sal devrilir, at, araba uçardı.
Yengeler; tırmık çeker, yığın yığar, ekin biçerdi...
Düven döner, atlar döner, biz peşinden giderdik...
Aah! O zamanlar köylerde, bir canlılık vardı.
Gül kokar, tezek kokar, domates, ekmek kokardı.
Sen kokardın, ben kokardım, (anam) anam koklardı.
Çocuk gözümüzle bakar, herşeyi farkederdik...
Tatil de yoktu, koyun güderdik, kuzu güderdik.
Bir büküm ekmek, birkaç karpuza, eyvallah derdik.
Varsa bulgur aşımız, büyük bir iştahla yerdik.
Besmeleyle başlardık... Bitince... Şükrederdik...
(Ankara 23.03.2015)
Kayıt Tarihi : 24.3.2015 00:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!