Tek suçumun eve geç kalmak olduğu yıllardı.
Tek korkum, ana babasız kalmaktı,
bir de saklambaçta sobelenmek.
''Evli evine
köylü köyüne,
evi olmayan sıçan deliğine'' mührüne kadar
kah,ben yorardım kaldırımları
kah, onlar beni yorardı.
Dizlerimde,kollarımda yaralar
kabuk tutardı, bir sonraki kovalamacaya kadar.
Ben kovalardım birini,biri beni kovalardı.
Yaralarım kabuk atardı.
Çamurdan insanlar yapardım Tanrı gibi
ve kovmazdım hiçbirini cennetimden.
Kendimce eğlenceler türetirdim
askeri bir sıkıyönetimden.
Tek suçumun cam kırmak olduğu yıllardı.
Tek korkum, Elifbe'yi sökememekti.
Rutubet kokulu Kur'an kurslarındaydım
evimizde anasonlu dumanlar......
Koltuğumun altındaydı Namaz Hocası
ve sürüp giderdi televizyonlarda
bir paşanın haklı davası.
Babamın parkasında DENİZ olurdum
annemin ayakkabılarıyla EMEL SAYIN
Bilyelerim kadardı sevinçlerim
ne azdım ne de çoktum.
Sırlı cam aksini söylese de
ben de çocuktum.
Acı dışkılıyorum şimdi her ağaç dibine
boy vermiyor biliyorum çürümüş cesetler
bir hayal gibi takılıp kaldım dilek ağacına
saç örgülerimde don lastikleri
ayağımda yarım pabuçlar...........
Çamurdan insanlar yapardım Tanrı gibi
ve kovmazdım hiçbirini cennetimden.
Kayıt Tarihi : 2.3.2009 15:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

derme çatma bir hayat işte
geçmişimi bilmiyorsun
ben kendi geleceğimi bilmediğim gibi
anam zor bilir doğduğum günü
lakin doğdum büyüdüm
adına yaşamak denirse nefes alıp verdim
şimdi içimde hasta ayağı kırık bir at
ben öldürmeyi düşünürken
sen atın ayağını sardın besledin
oysa tahta atım bile olmadı
derme çatma bir aşktık ikimiz
sen cesur yürek
ben suçlu ve ürkek
senden fazla sevdiklerim oldu
uğruna soyadımı verecek kadar
yaşama sevincim de oldu
düşüncemi açıklayıp hapse girecek kadar
asıl aşkım buydu gülüm biliyorsun
büyümeden hazırlandım
düğün hazırlığı yaparcasına hazırlandım
çantamı döşeğimi ve sazımı
kalemimi defterimi ve sözümü
balıklama dalarak hücrelere
daha büyümeden kararttım gözümü
suçlu dedikleri iki şahit bir memur
kim dinler bıyıkları yeni çıkmış genci
kendi memleketinde beyaz zenci
yaşama sevincimle gerdek diye
dünya evi diye girdim kodese
koluma giren polis
bir gelin edasıyla süzülüyordu
ve düğün konvoyunu aratmayan sirenlerle
jandarmalar alıp götürdüler beni
ardından
derme çatma bir mahkeme
ardından dik yakalı üç başlı cellat bakışlı
her an kalem kırmaya hazırlanmış
gerçekleri göremeyen altı göz süzerken beni
ben seni düşünüyordum senin haberin yoktu
şartlıydı tahliyem söz verdim
hiçbir yerde yazmayacağım
konuşmayacağım
hatırlı birileri kefil oldu
toplu halde söz verdim bir müddet sustuk
yoksa babam ağlayacaktı
istenmedim dışlandım kovuldum dövüldüm
tutukluyken bıyığım
çıkınca yollarım kesildi
az inşaat odunu kırılmadı sırtımda
analar ağlamasın diye
parkama sarılmak uğruna
türkümü söylemek
ve insanca yaşamak isteğiyle
suçluydum biliyorum
ve silahımdır insan olmak
derme çatma birilerinin
kuyruğuna basmış olmalıyım
kasabanın hakimini kim dinler ki
çivili sopalılar töreyi iyi bilir
sicilim temizmiş
kim dinler yasayı kanunu
suçladılar vurdular hepsi bu
ipsiz sapsız biriydim saz çalıp geziyordum
bazen odama kapatıp kendimi
kapağı renksiz kitaplara verirdim kendimi
babam karakol ile işbirliği yapmışçasına
belirli yerlere belirli saatlerde
yalnız gitmeme yasak koymuştu
ah babam ah
ah babam canım babam
akşam beşten sonra sokağa
köpeğimi alıp dağa
traktöre binip tarlaya
çayıra inip maç yapmak
bir düğüne gidip saz çalmak içmek yasak
odama kapanıp yalnız kalmak da yasak
(deli oğlan kendine zarar verir derdi)
haklıydı babam
kara elbiseli çatık kaşlar peşimdeydi
şehir zehir olmuştu bana
dost sandığım dostlar git diyorlardı bana
istemiyorlardı
ben onlar için girerken
şimdi onlar koydu beni cellat koluna
derme çatma ve kısacık hayatın ardından
derme çatma iki taşın arasında isimsiz yatan
ve eceliyle ölmez derler
bizim yiğitler
TÜM YORUMLAR (2)