Çağırdığın düğüne, geldim bak en sonunda,
Bir yabancı gibiyim, senin o salonunda.
Canım yanar derinden, daim mutlu anında,
Azrail'i beklerim, sanki hep tam yanında.
Şimdi memur soracak, “kabul ediyor musun?”,
O “evet” sözün kalbe, bir hançer olacak sun.
Benim için o anda, bütün bir dünya sussun,
Gözümde hatıralar, küllenip de kurusun.
Parmağına o yüzük, ne kadar da yakıştı,
Benim gönül sarayım, o an yere yapıştı.
Ruhum ile bedenim, birbiriyle savaştı,
Aşkımız iki damla, gözyaşıyla yarıştı.
Herkes sizi kutlarken, ben yutkundum kederi,
Bu benim sonum oldu, ihanetin eseri.
Taşıyamam bu yükü, yoktur başka beteri,
Burası cehennemin, en karanlık bir yeri.
Süzülürken o pistte, elleriniz kenetli,
Bakışların ne kadar, anlamlı ve niyetli.
Bu oyunun sonunda, ödülün çok kıymetli,
Benim payıma düşen, kahır ile mihnetti.
Şimdi elin elinde, çıkarsın bu kapıdan,
Hiç haberin olmayacak, geride kalandan.
Kurtuldun mu sanırsın, ağır büyük günahtan?
Bir ömür ahım sana, en büyük Yaradan'dan.
Bu aşk bir kurşunlama, faili meçhul değil,
Yüreğimde açtığın, yara önünde eğil.
Dünyalara sığmayan, bu acı ağır yara,
Adı “kaza süsüdür”, başka bir isim değil...
Hasan Belek
03 08 2017
Zeytinli
Kayıt Tarihi : 3.8.2025 21:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Parmağına o yüzük, ne kadar da yakıştı, Benim gönül sarayım, o an yere yapıştı. Ruhum ile bedenim, birbiriyle savaştı, Aşkımız iki damla, gözyaşıyla yarıştı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!