Griye boyalı bir kartpostaldı ikametim
Gahi güzün; daim hüzün
Ne zaman ağlasam, sesim iflasın izdüşümünde;
Ve geride kalırdı birkaç hıçkırık...
Çalar saatin alarm vaktine denkti gidişin
Yola çıkmış gidiyor bir gemi
Kıblesi belli,pusulası belli
Sabah ezanına çeyrek var
Ve bir zelzele misali yağıyor zulüm
Çöküyor insanların üzerine hunharca
Yağıyor,öldürüyor
Bir gemi yola çıkmış gidiyor
Yükü insanlık,yükü çocuk ömrü
Vursan tartıya, tartı çatlayacak!
Aman Allahım, bu nasıl bir yük
Bu nasıl bir ağırlık
Sabah ezanına çeyrek var
Ve bu insanlık gaspediliyor
Talan ediliyor bu yük
Bir gemi yola çıkmış gidiyor
Filistin kan ağlıyor
Gazze ateş çemberine alınmış
Bir gemi gidiyor yük hafifletmeye,sırtında (t) onlarca yük
Bir kenarda oyuncak; çocukluk nedir bilmeyen çocuk için
Öte kenarda nan...
Karşı kıyıda ise zehir-zulümat
Bir gemi yolda gidiyor
Ve ölüme çeyrek var!
Gel bir muhabbet edelim senle
Oturup da “hak” kelamını dinle
Eşin, dostunu da alıp kendinle
Dost, buyur gel dostluk sofrasına
Ayırmadan dilini, dinini, ırkını
ağrıyan sol yanım
üşüyen içim
uçurumlara saldığım cümlelerim
üzüntülerim,bekleyişlerim,kederlerim
yok(sul) luğum!
zulamda saklı umutlarım
Tenim esmer olsa da içim ap ak
Bekledim nice zaman
Benim için hiç doğmadı o parlak şafak
Ancak yaşamın kıyısında rol biçildi bana bu senaryoda
Hor görüldüm, itildim, azarlandım…
Üçüncü sınıf insandı vasfım
Gam alırım gam satarım
Budur benim işim karım
Tek hüner; türkü yakarım
Başka bir iş bilemedim
Yükümün çoğusu kahır
Şiir karın doyurmaz bilirim;
Kursağıma iki mısra girmedikçe de ben açım anne...
Bir yanda yitik sevdamız
Öbür yanda bire beş verirken kısırlaştırılan toprağımız!
Her yanımız üryan,her yanımız mayın
Ve ayaklar altına alınan onurumuz...
Bir namlunun ucunda titriyor yaşamımız
Dudaklarımız titrek ve tedirgin
Umudumu bağladım zülfünün teline
Bana uzak kaldın kınalı gelin
Yol aldım rumeliden serhat eline
Aramıza iller girdi kınalı gelin
Çiy düşende, mevsimler güz olanda
ve konuşmak gerek
Boşverlere bulaşmadan benliğimiz
Tembellik esir almadan içerimizi
Sözcükler saklanmadan mazeretlerin ardına…
Konuşmak gerek
Bu yol, yol değil
Tutunmak gerek köklerimize sıkıca
Bu yokuşun ardı cehennem!
Söndürmeli asırlardır içimizde cirit atan yangını
Bir mum yakmalı
Bir ıslık çalmalı!
Bir türkü söylemeli
Erozyona uğramış susuşları bırakmalı
Yazmalı
Alfabeyi çığlıklara salmalı
Sevdalanmalı, yasaklanmalı, ağlamalı
Kapanmadan gözlerimiz ebedi
Konuşmalı
Vurulmalı sonra
Kan- ter içinde kalmalı
Tükürmeli gözlerine, göğsümüze çöken celladın
Toprağın böğrüne bir kürek sallamalı!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!