Gecenin ayyaş karanlıklarından
Arındırıp bedenimi
Çekip attım derin uçurumlara…
Diken diken boşluklarda düşerken
Sararmış resimler dans ediyordu dimağımda
Uyu! Gözlerinde bir buruk sevinç
Yüreğinde ayrılığın ağır acısı
Gözyaşların donmuş, varamaz ki toprağa
Sesin ulaşamaz artık sılaya!
Bedenin külçe gibi, yorgun ve harap
Sen boşver limanda kalanları
Tutun ellerimden
Düştüm düşüyorum satırlarından hayatın
Ayağımın altından kayıyor yer
Kızıl sirenler temelli bangırdıyor kulaklarımda
Buz mavisi bir kesit avuçlarımda
Yaşamak mı dır ölüm? Ölüm mü dür yaşamak? Yaşamı ölüm var olduğu için mi severiz yoksa hiç ölmeyecek gibi yaşadığımız için mi?
Yalanlar söyledim kendime
Suretimde alayvari gülüşler vardı
Bencil küstah ve ukala…
Yit…
Gecenin delik deşik avuçlarında kaybol! ....
Gözüme görünme!
Savrul git hayatımdan öfkemin rüzgarında
Elime düşme! ...
Bir can kırığı battı içime
Ve aynalara hüzün düştü
Soğuktu hüzün, keskindi, paslıydı
Tanıdık ve bir o kadar eskiydi
Yağmur oldu yağdı üstüme önce sağanak sağanak
Sonra kanattı, acıttı…
Yalnızlık, bilirsin işte; üç hece
Telaffuzu kısa, ömrü senelerce
Sigaranın ucunda dumanı tüten kül, ağır ağır
Saatin kadranında akreple yelkovan, mıhlanır
Sinişirken kokusu üzerine,
İşler ta kanına kemiğine
Gece suskun ve yorgun
Gece yılgın ve solgun
Bir meltemin dahi,avucunda titreyecek kadar
Mahrum güçten takatten
Bir fiske dahi,kafi düşürmeye elden ayaktan
Ne bir kahır daha çekecek kadar dirayetli
Biriktirdiklerim, hapsettiklerim
Firar ettiler birer birer
Zapt ettiklerim.
Vazgeçtiklerim, ertelediklerim
Talan ettiler birer birer
Görmezden geldiklerim
Kusurum olsa kabulümdür
Suç işlediğim
Velev ki kusurluyum
Vurulmaz ki insanın yüzüne
Yüz karası dediğin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!