Güz karanlığında okuyorum mektubunu,
birden
gökyüzünde yanıp sönen binlerce yıldız
yansıyor gözümde..
Yukarı köyde
Kavak yelleriyle dönen değirmenlere
saldıran evde kalmış uğursuz uzmanlarıyla
ağlarını toplarken akademik ağalar
kuramların kurumunu silerek
bir şiirden demir alıp açıldığım
denizlerin dibinden
O yanan yaz günleri,
kamaşmış koca bir cam göz deniz
ve hızla sararan bir karasevda:
Güz.
Ne kadar erken ayrılmış olsa da aramızdan,
gölgesi hâlâ ak bir bulut,
yansıyor durgun körfeze.
Gavriko´nun meyhanesi şimdi Necati Abi´de-
yaşlı çınar devrileli çok oldu,
ayazma tenha,
Ne zaman
bir masa başına otursam
sana birşeyler yazmak için
çocukluğumda seyrettiğim
cambazlar geliyor aklıma
elimdeki kalem
Bir gün sana gene yollarda rastlasam,
birlikte kır kahvelerine gitsek,
konuşmasak.
Yıllar sonra
odanın kapısını açınca
senin yerine
arkası dönük iki kadın görüyorum
yaşları belirsiz
biri kollarını balkonun korkuluğuna dayamış
Yeniden bir su boyunca yürümek
Elinden tutmak bir çocuğun usulca
Birlikte solumak menekşeleri
Dağlarda kayaları kıracak
Birden dağlar iniyor sulara
I
Eller, eller -
eller uzanır gecede
senden.
Bir sıcaklık yayılır
Cimin, cengice, hah -
köylerde dolaştık bütün gün,
Üzüm yedik bağlarda, buğulu,
bir başka dilde konuştuk.
Soluyan atlarımızla girdik geceye,
düşlere durduk.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!