Ne kadar da benziyorsunuz
tanıdığım birine.
Yıllar önce dinlediğim
bir masal gibi
aşinayım gözlerinize.
Ramak kalmıştı kendinden vazgeçmene,
oysa sürüyordu yaşam.
Oysa bir mikrobun da kanı vardı
ve öldürülebilirdi bir başka mikrop tarafından,
katli vacip sarhoş bir aşk masasında.
işte geliyorsun...
bir nur gibi...
sabah ezanı dinler gibi
dinleyeceğim yine nefesini.....
saçların dökülecek
Dün üzerimden ateş atladı...
Ve kalbimin bir yerlerine
dilek resimleri çizdi gözlerin.
Gül saçlarının arasına bağladığım kan bezde...
Uzaktan duyulan kahkahalarda seni özledim.
Bir çift göz hayalimde, 
pusuya yatmış gibi.
Bir güneşin ortasından
yakmalı gözlerimi.
Yanardağlar kıskanmalı hani.
Hiçbir şey söylemeden ve belki de denemeden çok şeyi, küstürüp mazimizi, hain bir ayrılık ile kıydın gönül nikahını.
Saatler sürdü dakikalar...Her gün ayyaş bir gecenin sesinde söndü. Zaten ben seni hiç özlemedim ki.
Ne yanaklarımı ısıtan, kaderimin de yazıldığı ayalarını, ne her telinde ömrümü uzatan saçlarını. Onlarca haber aldım senden, asıllı asılsız. Dillerinde oklarıyla gezen dostlarım, öldürdü sendeliğimi zamansız.
Belki gururlusun kendinle.
Belki anlasaydın, üzülürdün.
Sen beni sevda sokağında,
bir dilim aşk almaya,
gidiyorken öldürdün.
Ol dedi Tanrı...
Yıldızlar, galaksiler,
atom parçacıkları oldu.
Gökyüzleri , yeryüzleri , kainat .
Adem  ve Havva oldu.
Şimdi gönlümün ucundaydın...
Tam biz de seni seviyorduk.
Daha kandilleri yanmadan caminin.
daha yürümeden,
bizi kanatacak dikenliklere.
Elimin hamuruyla sevdim öyle.
Kırılasıca ellerim...
Ben bu aşkı aldırırdım içimden,
bir hürmetim kalmasa sana.
Bir de yangının çıktığı yerde,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!