Cem Uçar Şiirleri - Şair Cem Uçar

0

TAKİPÇİ

Cem Uçar

Gizleniyorsunuz. Şimdilik bir ağaç kavuğunda yada bir taş ardında belki de bir asma gölgesinde rahatınızın kaçmasına izin vermeden,elinizdeki sündürmeyle size cesaretsizce dil uzatanlara küçük çakıl taşları atarak gizleniyorsunuz. Bir taraf olmadan, bütün duyguları akışa,zamana ve genel intibaya bırakmış şekilde, rüzgarın teninizi okşayan hoş dokunuşları altında bir hayal denizinde keyfinizi sürüyorsunuz.

Örgütlü fikirlere sahip olmak, bir örgüt içinde yer almak hatta hayatın denilen süreci planlayarak, yaşam haline dönüştürmek sizin için gerekli değil ve asla gerekli olmayacak. Uygarca yaşamak için atılmış adımlarınızın sizleri nerelere götürdüğünü görmezden gelmek sizler için bir sorun teşkil etmiyor.

Saltanatını sürdüğünüz büyük tahterevanların taşıyıcılarının aslında o tahterevanlardan ve sizin beyninizden daha büyük yürekleri ve umutları olduğu göremiyorsunuz. Ayıplarınızı örtmek isteyen, asla sizin ihtişamınıza erişemeyecek yalakalarınız da var. Sizleri dinlemek, bizlere “Chaplin”, yada “Moliere” kadar keyif vermeye başladı. Siz; bize kalırsa bunun da farkında değilsiniz.

Devamını Oku
Cem Uçar

Erkekler geceleri ölür
Erkekler aynı geceler gibi geceleri ağlar
Aynı sabahlar gibi sabahları ağlamazlar
Ama sabahları belli olur ağladıkları
Yapraklardaki çiğ taneleri gibi
Sevgilinin ellerindeki terlemiş el falları gibi

Devamını Oku
Cem Uçar

İlk yudumu gibi rakının
Eski arkadaşlarla uzun zaman sonra
Eski günleri yadederken
İlk kelime gibi hediye bir kalemle yazılan
Anlamsız ama beklentili
Bilinçsiz ama ümitli

Devamını Oku
Cem Uçar

“yut dilini kandıralı” dedi yönetmen ve ekledi; “herkese laf yetiştiren sensin”. birinci sahne bitmişti.

filmin devamında hiç ses duymayacaksınız. olanı göreceksiniz ki; burada belirtmek gerekir, körlerin şifasız olanı dünyayı görmek istediği gibi görenlerdir. ses yok dedik, alt yazı da yok. çıkarılacak anlamlar çok lakin, anlaşılan da tek olacak. anladıklarınızı kendinize itiraf etmeniz gerekecek. öncesinde izleyicileri yüreklendirecek bir çığırtkan olmayacak sahnede, daha önce görmediğiniz ancak bildiğiniz bir film bu.

bir sahnesinde “ öldürmek illaki cinayettir, ve fakat her cinayet öldürmek değildir” diyecek kahramanlarımızdan birisi. söylemeliyiz ki, fuayede temiz hava alabilirsiniz. yeni doğan bebeklere yapıldığı gibi. hayır hayır, yeniden doğuramaz hiç bir film sizi, yeniden nefes almaya başlayacaksınız sadece.

Devamını Oku
Cem Uçar

Ben miyim bu yabancı içimin derinliklerindeki
Ben miyim aslan ruhumla veba farelerine boyun eğen
Ben miyim kendi yaptığım köprülerden kendim geçerken düşen
Ben miyim asla sevgisini gösteremeyen
Ben miyim yorgun akşamların amansız bekçisi
Ben miyim yalnız hayatın amansız neferi

Devamını Oku
Cem Uçar

..bir yol var ben o yolu seviyorum çünkü o yol beni senin kalbine götürüyor seni seviyorum çünkü sen beni o yola taşıyosun....

Evet o kelimelerdi bir zamanlar hayatı tamamlayan ve onlara ben yenilerini ekledim.... o yolu bulduğun güne; lanet ediyorum...
Rüyalardır hayatın en güzel şeylerinin, bazen en büyük korkularının yaşandığı yerler. Onlar hayata bağlarlar insanlar, görenlerini, uzun uzun düşündürürler bazen yataktan kalkılmadan önce, ilk aşklar vardır onların içinde çünkü. Yaşanamayan aşkların yaşandığı rüyalar kazınır zihinlere uzun bir süre silinmemek üzere, en yalnız zamanların en güzel dostudur rüyalar, en ideal sevgili her gece sizi bekler derinlerinde okyanusların ve sizi arar geç kalınca uyumak için, unutamazsınız; unutulmaz geceler yaşanır, paylaşılır, anlatılmaz, anlaşılmaz geceler...

Ve anlamsız bir o kadar da isimsiz bir gecenin başında O’na rastlarsın ansızın dilin tutulmak üzeredir ama hayır O’nu bulmuşken konuşmalısındır artık, bütün gücünle anlatmalısındır herşeyi veya ona “ dün gece benden sonra ne yaptın? ” diye sorup cevap beklemelisindir belkide.Alkolsuz sarhoşlukların tamamına yakınına varmışken, onun karşısında mutlaka AŞKINI İLAN etmelisindir. Ama saat daha gecenin başı ve içinde ki asker sana “Dur! ” diye emir verir ve birden sesin kesilir. Belki bu ses o askerden değil de manltığında geliyordur, uzun süredir kullanmadığın veya onu görünce kullanmamaya söz veridiğin...

Devamını Oku
Cem Uçar

Hayatım geçiyor gözümün önünden seni düşününce
Seni ve bende kalan aslını düşününce
En mavi yerlerinde kalan kahverengi benekleri
Göz ardı etmek mümkün olmuyor çoğu zaman
Dostlarla geçen zamanlar, tavla atılır bazıları
Kahve içilir sigaranın eşliğinde

Devamını Oku
Cem Uçar

Senin yokluğunun yaşandığı sıradan mavi geçeler vardı kahverengi gözyaşlarına susamış. Senin sevgine susamış bir ben o gecelerin vazgeçilmez figüranıydım sürekli ağlayan. Bir de o gecelerin vazgeçilmez esas erkeği vardı. Kimdi neydi nerden gelmişti bilmiyordum ancak sana gidiyordu durmaksızın! Ve inan ben buna dayanamıyordum.

Senin yokluğunu yaşayan mavi gözyaşlarıyla ıslak kahve rengi geceler başlayınca artık intihardı tek çözüm! Belki de seni unutmak yeterliydi! Ama buda bir çeşit intihar değilmiydi? Buna sen yanımda olsan sen bile evet derdin ki... bende bunu çoktan kabullenmiştim.

Gecelerimin en iç gıcıklayıcı sorusuydu “ imkansız mı yoksa zamansız mı? ” belki de bu bana verdiğin tek ve en anlamlı umuttu bir aşk ihtimaline dair! Şehri terk ederken de, yollarca uzakta iken de şehirden sen hep aklımdaydın. Senin kendini beğenmiş ve baskın olma karakterinin çekilmezliği zamanlarında senden nefret ederken de sen hep yanımdaydın.

Devamını Oku
Cem Uçar

Kalpler aşkın simgesi iken
Hani daha biz küçük çocukken
O zaman onları kırmızı pembe boyardık
Bir gün gelip onkarın kararmasında korkardık
Sanki onlar bizim kalplerimizden değildi
Şimdi anlıyorum Ayşe’ye verilen kalp benim değildi

Devamını Oku
Cem Uçar

Sarı saçlı güzel, yüzüne gözüne hayran olduğum yine tek taraflı sevdiğim. Erişilmezliğin beni sana daha da çok aşık ediyor. Ne diyeyim sana hayatımda hiçbir şeyden yanılmadığımı hatırlatın bana, tekrar inandırdım. Asla benim olamayacağını asla bana gelmeyeceğini. Biliyordum ve bile bile de seni seviyorum. Garip değil mi, ama gerçek :

Denizin karşısında bir bankta oturuyorduk. Beraber seyrediyorduk dünyayı. Sen bana şarkılar söylüyordun. Başını omzuma dayayıp beni sevdiğini anlatıyordum namelerde. En güzel aşk şarkılarıydı bana mırıldandığın dizeler. Bense ipeklerden sırmalardan güzel saçlarını okşuyordum korkarak. Sonra birden bire lodos başladı bizi ayırmak istercesine ama korkmuyordum çünkü sen, o estikçe daha sıkı sarılıyordum bana ben ise yüzünü kapatmıştım rüzgarın şarapnel gibi fırlattığı toz zerreciklerinden korumak için seni üzerindeki mavi yağmurluğu benimle paylaşmak istedin ama ben sana kıyamadım. Üzerimize yağan yağmur umutlarımızı yeşertiyor ümitsizliklerimizi ise selinde boğuyordu. Ama yağmurunda haddini bilmesi gerekirdi. Ben sana kıyamayıp seni okşamıyorum o kadar. Deniz ise bu arada coşmuştu. O sıralarda değme orkestralara taş çıkartacak gibiydi. Balıklar halay çekiyordu bizi kutluyorlardı. Denizdeki köpüklerdi davetiyelerimiz. Ama uzun sürmedi. Ardından kar bastırdı. Ama sen bana “sıcak oldu” diyordun. İlk defa inanmadım sana kıyamadığım için. Arkamı döndüğümde bir kardan adam vardı. Sen bana “umutlarımız yaptı onu” dediğinde beni gerçekten sevdiğini bir kez daha anladım. Evet oldu buldum beni seven birisini gerçekten biliyordum. Hey duysun herkes onda beni seviyor diye haykırmak gelse de içimden yapamadım. Her şeye rağmen güzeldi böyle olduğunu bilmek. Daha sonra kafamı kaldırdım yağan karlara karşı. Birde ne göreyim; ışığa aydınlığa, sıcaklığa gebe bir güneş bize el sallıyordu. Bunu kutlamak için sana koca bir çelenk alacak paramın olmaması beni kalbimden yaraladı. Ancak sen bana bir demet yaseminin, bir buket papatyanın her şeyden daha iyi ve değerli olacağını anlattın. Bütün bu zaman içinde yorulduğunu düşünen bir grup serçe martılarla beraber bize şarkı söylemeye başladılar. Ne güzeldi. Mis gibi çiçek kokuları bizi yeniden çok daha büyük sevinçlere götürüyordu. İçlerinden birisi senin saçlarına gelinlik rengi bir papatya taktı. Falında hep “seviyo” çıkan. Bu sırada güneş parlıyordu tepemizde artık iyiden iyiye terlemeye başlayacakken tam; sevgilim bizim içimizi ısıtmaya yeten sevgimiz bizi rahatlatmaya da yeter dedim. Her zaman beni rahatlattığın gibi şimdi de kurtardın beni sıkıntıdan. Sence hep öyle olması gerektiği için. Evet dedi vapurun sireni kalkın artık sahil sizi bekliyor, denizi, martısı, kumu, balığı... Sen önce başını kaldırdın omzumdan ve sonra ben.............

Bir siyah ceketli adam omzumdan dürttü ve saati sordu bana ona saat aşkı gösteriyor gönlümde, yüzünde ise ağlama vaktine tam bir damla var dedim.

Devamını Oku