yanımda yaşayan bir zevkin görünüşü var.
belki bir keman sesi dinlerim senin için,
belki bir köşe bulur ağlarım için için.
..
Sen yoksun
yanımda mor bakışlı, altın saçlı başlar var,
hangi kapıyı çalsam, o
soytarı makamında kral
kral makamında soytarı
şu yaşayış dediğin bir ah etmeye değmez
Hüzne giden bir hazzın içinde bulsam seni
Bana ürkek ve mahçup, dolu gözlerle baksan.
Yüzüne vuran mehtap göz yaşlarında yansa
En derin bir hüzn ile sen ağlasan ağlasan.
Her şeyin ve her şeyin uzağında yalnız,
hiç yolunuz ormana düştü mü
gözgöre küçük bir adam
büyük bir ağaçla döğüştü mü
ağaç büyüktü ama tek
adam küçüktü ama çok
Vala Nurettin’e
Tutup saçlarından başımı
İbret pazarlarında gezdireceğim,
Boyun eğmiştir, ümit etmiştir…diye
Bu gafil başı teşhir edeceğim!
zincirlerle çekiyor işçiler
güneşi, yatağımın başına.
ben nasıl çıkarım bu kirli yüzle
güneşin karşısına?
kuşlar başucuma toplanmış
Bu gürül gürül otların başında
Ağacın gölgesine deydi değecek
Tam şeftalinin kokusu başlarken
Öpüşmeye kıl kadar bitişik
Akarsuyun burnunun dibinde
Küçük bir kız gördümdü çok eskiden
Annesinin dizi dibinde,
Bir de incir dikdiydim hasta iken,
Üç yapraklı mı, dört yapraklı mı ne.
Küçük kız da büyüdü o incir de,
ayık kafayla söz döktürmenin utancı
sarhoş kafayla türkü söyleyememenin
buluşur buluşmaz akşam edivermenin
sevinci erken gelip geç gitmelerinin
Lacivert bir denize benzer gözleri vardı;
Bakışları sessiz bir gece kadar alıcı,
Ruhunun süzgecinden ruhumu anlayıcı,
Engin... sonsuz bir mana bende beni arası
Lacivert gözler derin, hassas bir keman sesi,
Tesadüfen okudum ve geç gördüm diye hayıflandım, çok güzel...Rahmet diliyorum...