Birinci sınıfta okumayı öğrettiler bana.
Okuyup vatanıma hayırlı insan olayım diye.
İkinci sınıfta yazmayı öğrettiler bana,
Hep yazılanları okumayı değil,biraz da kendi kaderini yazmayı...
Üçüncü sınıfta terbiye öğrettiler bana,
Saygılı,sevgili olayım diye.
Yollarda geçti bu ömür;
Türkiye-Kosova arasında.
Ağlardım sessizce,
Kimse bilmez;
Tek umudum kalemim kendimce...
Mehmetçikler feda ediyor canlarını,
Analar ağlıyor şehit oğullarına,
Ama diyorlar ki;
Vatan sağolsun!
Türk bayrağı askerlerimizin kanlarıyla boyandı.
Haylaz bir çocuktum aslında,
Kimse beni anlamazdı.
Yüzüm gülse içim ağlardı…
Haylaz bir çocuktum aslında,
Herkes beni mutlu sanırdı.
Birinde savaş,diğerinde barış olan iki resim gösterip,
“İki resim arasındaki yedi farkı söyle.” deselerdi bana,
Şöyle derdim:
Birinde mutluluk var,birinde acı.
Birinde kardeşlik var,birinde düşmanlık.
Birinde insanlık var,birinde insafsızlık.
Havalar ısınıyor,
Soğuklar kovuluyor.
Tüm çiçekler açıyor.
İlkbahar gelince hep.
Çimenler yeşeriyor,
Ekmek yemek derdine düşmüş herkes,
Yaşamın sınav olduğu unutulmuş.
Her insanın içine ölüm korkusu dolmuş...
Çocuklar savaşlardan boğulmuş,
Barış için ekilen çiçekler solmuş.
Ama ben barış istiyorum.
Martılar uçarken İstanbul’un engin denizinin üstünde,
Vapurun bıraktığı izler geldi aklıma.
Martılara simit atan çocukların geleceği esti rüzgarlarda...
Yüreğimde geçmiş dünün umutları,
İçimde geleceğin burukluğu.
Acıyorum kendime bazen...
(Bir akrostiştir..)
Acıtır canını yakar derinden,
Şikayet etsende anlamaz dilinden.
Katlanman gerekir seversen yürekten...
Bir yıldızdır arkadaş,
Gökyüzünde parlayan,
Nedense hiç solmayan...
Bir kutudur arkadaş,
Sırrımızı saklayan,
Mükemmel,tebrikler...
Mükemmel,tebrikler...