Yani tekil bir kişi kendi tekil zamanı içinde gün boyu savunma gibi, besin arama gibi 6 türlü işlerden sadece hep aynı tür işi yapar olduğunda, diğer sağlamalarını gerçekleştiremiyordu. Oysa bu aksak durum, kolektif zamanla aşılacaktı.
Bir kişiye göre 2 saatle sınırlı olan bir türlü işin veya bir parça, bir birim işin zamanı, kolektif tutum içinde bir günle sınırlı olan 12 saate doğru uzuyordu.
Kuramsal olma dışında pratikte 6 parça işe eşit zaman ayrılamaz. Bir parça işe, eşit zaman ayırılsa da aynı süre içinde her kişi aynı birim işi üretemez. Bu nedenle SÜREÇ AKSAR. Yine sadece bu iki aksama nedenle bile herkes ihtiyacına göre, yeteneğine göre ve mutlaka kolektif payını alıyordu.
Kolektif zaman olmasaydı bir kişi, bir türlü işle 12 saat eylemli olduğunda diğer 5 parça sağlamayı yapamazdı. Karşılıklı transferler belirmezdi. Ve sanal durum transferleri olası bile olmayacaktı.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta