“Başlığına bulut renginde isimler aradığım bir şiirdik, dizelerce dizilmeden diz yaraları edindik.” dedi kadın. Kesintisiz hıçkırıklarla gözünden düşen yaşlara bel bağlayan dudak çatlakları, üstünkörü sürülmüş rujunun altından “Burası bizim meskenimiz oldu” diyordu. Titrek hareketlerle tekrar kısa süreliğine ıslanıp, kıpırdamaya devam etti dudakları; gri dumanlarla tekrar şu cümleleri attılar dışarı:
“Bir satırbaşıydık... Bir Nisan yağmuru... Süzülerek toprağa, havaya, yere aynı anda düşen bambaşka bir cemre ya da...”
Sonra binlere bölündü kadın birdenbire. Her parçası tekrar binlere bölündü. Tüm parçalar yan yana dizilip farklı yüzlere büründü. Her biri aynı yerde binlerce kat büyüdü.
“Eşim şehit oldu, ondandır bu şiirin başlıksızlığı, ondandır dizlerimin yaraları.” dedi biri.
“On dokuz koyun karşılığında kanattılar dizelerimin dizlerini” dedi öteki.
“El alem ne der duvarının altında kaldı yazılacak dizelerin hevesleri” diye ekledi sonra bir diğeri.
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta