Bırakıp Gittiniz
önce, çığlığın karanlığı...
içime uzayan pırıltılarla
sızdı ışığınız sonra.
Habib-i Ekrem(sas) ki; âb-ı rûyumuz,
Feda-yı can olsun, can iyalimiz
Serzâkirden taşıp dolan suyumuz
Taraf-ı Vahid'e yol ikbâlimiz
Elest'den hâzıra düştük düşeli
Fasl-ı dehre gam yağıyor el-aman
Ne gülşende bülbül ne gül neşeli
Fasl-ı baharımız ebedi zaman
HAL-İ SAHV
Senden gayrı yok penâhım nâtüvânım Sultânım
Onulmaz bir derde düştüm ki aşiyân harap yâr
Serab-ı sahrana koştum meczub u perişânım
Külleri savrulan odunda yanıp
Aşkı fâni olan, bir kula düştün
Ne vakit bâki aşk od'unda yanıp
Piştikçe, pür- envar nûr yola düştün
Yandın! bir hiçliğe, gönül bağlayıp
ORDU MARŞI
Askeriz biz askeriz tek vazifemiz sefer
Bir orduya bedeldir iman dolu her nefer
Hadim olup Allah'a zalime diş bileriz
Ol yümn- ü iman coşup yüreğimizde gezer
Kaf-Nun tezgahında dokunur tohum
Bahar açar çiçek meyvesi cennet
Mushaf'a toplanan kutsi tüm mefhum
Baki hayat için Cemal i rü'yet...
Kaf-Nun tezgahından açılır tohum
ŞEHADET NÂME
An, sefer vaktidir davrandık erken
Güneşin afakı delmesi yakın
Cehenneme döndü ortalık birden
Ateşlere koştuk hep akın akın
Güneşin afakı delmesi yakın
SESSİZ BİR EYLÜL SONU
Tuttum...
Kırmızı bir gonca gibi
gönül sayfalarında,
toprağın uyuyan dallarında
güneşin mavi pullarında tuttum
TENEVVÜR-Ü KALB
Kalbini ebedi olana bağla
Fena tarlasından bekâ biçilmez
Gönlüne damlayan sel ile çağla
Deryalara girip sevgi içilmez
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!