Bundan uzun yıllar önce,
Renkli televizyonların her eve girdiği,
Bilgisayarların dünyaya henüz yayılmadığı,
Herkesin kendi işini kendi gördüğü yıllarda
Sıra dışı bir hikaye yaşandı küçücük bir ilçede…
Çocuklarını giydirirler!
Gece gündüz giydirirler!
Yazın kışın giydirirler!
Kat kat giydirirler!
Çocukları üşümesin istiyorlar,
Her canlının kendi nesli, kendi devri,
Kendi zamanı ve kendi koşulları vardır:
Bütün bunlar geniş ölçekte çağlar ve yüzyıllar,
Dar ölçekte de dönemler ve onyıllar halinde İfade edilir…
Benim çocukluğum ise doksanlar olarak anılır…
Geçen zaman geri gelir miydi gidenlerin ardından,
Hele hele çok özel anların yaşandığı zamansa…
Kim geldi geriye gittiği gibi,
Hangi zaman getirdi giden birini…
Yada bekleyene kavuşturdu çekip gideni…
Bir Simitçi...
Yıllardır simit satarken şaşkınlığa uğrar...
Sıradan bir gündü her sabah...
Sıradan bir gündü o sabah...
Taptaze simit poğaça...
Çocukluğundan beri kendini yalnız hisseden bir adam
İçindeki o derin boşluğu doldurmak için
Bir takım girişimlerde bulunur;
Önce en yakınlarından, ailesinden ve akrabalarından,
Bir şeyler bekler ama umduğunu bulamaz…
Sen hiç savaş gördün mü kıyamet gibi kopan?
Bir alayla düşmanın dev orduları durdurulan?
Gökten mermi yağdıkça yerden de kan fışkıran?
Orduların şehit düştüğü bir savaşı gördün mü?
Hani ağır zırhlılar asla yara almazdı?
Yeryüzünde hak dinini tamamlayan yüce peygamberimize selam olsun…
Selam olsun, hak yolunda varlığını feda edenlere,
Selam olsun insanlığa hizmet edenlere,
Selam olsun nice peygamberlerimize,
Selam olsun devlet kuran ecdatlarımıza…
Selam olsun…
Bir zamanlar liseli bir kız vardı,
On beşinde henüz yeni serpilecek bir çocuktu…
Liseye de yeni başlamıştı ve
Gençliğine yeni yeni adım atıyordu…
Çiçekler, zevk uğruna, koparılıp çiğnenir mi yerlerde?
O tertemiz fidanlar sökülür mü bağrından?
Oynanır mı o güzelim baharla?
Yağmalanır mı hayat?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!