Niğde üniversitenin fen ve edebiyat bölümünün konuğu idim, bu bölümde hocamız âşıklık edebiyatı üzerine ders veriyor ve örneklerde sözü bana bırakıyordu. Güzel bir ortamda güzel bir mekânda soru cevap şeklinde benim için program dinleyen öğrencilerimiz içinde ders niteliğinde devam etti. Keşke diğer eğitime yönelik üniversitelerimizde de aynı yöntem uygulansa. Bu eğitimcilerimiz hayata atıldıkları zaman daha rahat bir şekilde anlatman imkânları olacak kanısındayım. Bir soruda âşıkların rüya konusu idi. bana da sordular sende rüya gördün mü? Evet dedim rüyanın içeriğini açıklamadım hocam dedi ki bir dörtlükle bir ipucu verebilir misiniz? Peki dedim ve şu dörtlüğü okudum umarım buda kâfidir. Herkese Sevgiler saygılar 
Dostluğu aradım kelamda buldum.
İlimi irfanı kalemde buldum.
Bir öğle üzeri yumdun gözünü.
Ben kendimi başka âlemde buldum.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Halil İbrahim Sofrası gibi. Yüreğinize duygunuza telinize bereket kardeşim.
sevgili üstadım gönül sevdiği yere uğrarmış Muhteşem bir tablo oluşmuş anlamlı bir atışma katılımcıları yürekten kutlarım selam ve saygılarımla
Muhabbetin hazzı işte burada..mükemmel bir şiire dönüşmüş..bütün katılımcılara teşekkürler...
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta