Bozkırda doğdum ben,
Toprağı gri, göğü toz kokan bir yerin
Boz toprağın çocuğuyum.
Çırılçıplak tepeler,
Çöl misali ovalar,
Yağmura suya hasret kurumuş topraklar
Ve rüzgâr kardeşimdir benim,
Kuytularda kaybolmuş bir yalnızlığı üflediler kulağıma,
Ezan diye,
Salasını beklerken gönlüm.
Yağmurları bekledim asırlarca,
Göğe her baktığımda bir dua gibi,
Elimde çatlamış kırık bir testi,
İçinde düşlerimden süzülen birkaç damla umut.
Ama bulutlar da insan gibi,
Gelir gibi yaparlar,
Gelmezler fakat.
Bu sonbahar günü
Rüzgâr toprağın damarlarında gezinen ince bir sızı,
Benim içimdeyse bin yıllık bir ağıt.
Ovanın ortasında bir kavak ağladı,
En çok da ben ağladım,
Karalar bağladım içli bir türküyle,
Sağım solum hüzün,
Önün arkam bozkır.
Ben denizi hep özledim,
Tatlı meltem esintilerini,
Martı kuşlarının seslerini,
Dalgaların takalarla dans etmesini,
Ama yazgım boz toprağın teriyle yoğrulmuş beni,
Nasırlı ellerle yoğurmuş kısmetimi.
Doğdum doğalı yalnızım,
Çölün ortasında kurumuş bir kuyu misali,
Ne ana kucağı,
Ne baba ocağı,
Ne memleket,
Ne sılaya hasret,
Her yer bana yabancı,
Her yer bana gurbet,
Köksüz bir sarmaşık gibi,
Dolan babam dolan,
Olmayan düşlerin etrafında.
Issızlık tüm bozkırda yankılanıyor,
Bende yankılanıyor,
Her yankı,
Biraz daha eksiltiyor beni.
Ben bozkırda doğmuşum,
Bozkır bende doğmuş,
Ben bozkır olmuşum;
Yağışsız ve kurak,
Yorulmuşlar için suskun bir durak.
Bir gün yağmur yağarsa eğer,
Belki ben çoktan toprağa karışmış olacağım
Ve belki,
İlk defa orada,
Bir damla suya kavuşacağım.
Kayıt Tarihi : 22.10.2025 09:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!