Son Peygamberle başlayan tarihki, sayfalarını açalım!
Ne ızdıraplarla yazılmaya başlanmış bir hatırlayalım!
Maziyi geriye sarıp o asırda yaşananlara hele bakalım!
Batıl tasvir edilmez, lakin neler olup bittiğini anlayalım!
İnsanlık Mekke’de cehalet okyanusunda yüzerken!
İnsan insana azgın yırtıcılar gibi saldırıp ısırıyordu!
Vahşiler insan suretiyle sokaklarda geziniyorken!
Kimbilir belki insanlar, hayvan siretiyle dolaşıyordu!
Hangi yırtıcı yavrusunu diri diri toprağa gömerki?
Aralarında şu sahabi de vardı demeye dilim varmazki!
“Kızın oldu” dendi mi birisine yüzü simsiyah kesilirdi!
Allayıp pullayıp açtığı çukura, bir tekmeyle itiverirdi!
İran’da Sasaniler halka Firavun’ca zulmederken!
Kisra sarayları Karun’ca Piramidi yükseliyordu!
Roma İsa’nın mesajını unutup putlara taparken!
Kadın ve köle pazarlarda, emtia gibi satılıyordu!
İnsanlık kopkoyu dalgalarla meçhule sürüklenirken!
Yeryüzünde bütün varlık son kurtarıcıyı bekliyordu!
Arş-ı Azam rahmetle sarsılıp ufuklar müjde verirken!
Rahmeten Lil Alemin doğmuştu, zaman onunla gülümsüyordu!
Bütün serüvenimiz Cibril’in “Oku” emriyle başlarken!
Oku Rabbinin simiyle! O ne kerem sahibirdir! diyordu!
İlahi mesaj üç yıl boyunca gizliden gizliye yayılırken!
Ömer’in katılımıyla tarihimiz ayağa kalkıp şahlanıyordu!
Zalimler sürüsünü hafakan basıp ta saldırınca!
İlk Müslümanlar çaresizce Habeşistan’a göç etti!
Caniler insanlığın iftihar tablosuna kast edince!
Ne yapsın Nebi? Üümmetiyle Yesrib’e hicret etti!
Ensarlar muhtaçken bile, kardeşlerinden hiç esirgemedi!
Muhacirlerse “hicretimizin karşılığını Alleh verir! ”dedi.
Zenginle fakir, efendiyle köle, zenciyle beyaz kenetlendi!
Bedirde üç yüz kahraman, üç bin korkağı vahdetle yendi!
Uhud çok çetindi, sarp bir yokuş olmuştu atalarımıza!
O savaşın tek simgesi olmuştu, Allah'ın arslanı Hamza!
Vahşin’in mızrağı gelip saplanmış ah sanki bağrımıza!
Laa! deyip düşerken arslan bakışlarıyla kazındı hafızamıza!
Ah Halit bin Velit! Niye o gün Ebu Süfyan’ların safındaydın?
Ah Vahşi! Sen ruhsuz mızrağınla kime kıydın farkında mıydın?
Ah Hint! Sen bilerek Rasulüllahın yüreğini nasıl da kanattın?
Ah Ebu Süfyan! Müslüman olacağını bilseydin savaşır mıydın?
Hendek muhasarası atlatılmıştı Mekke’ de fethedilmişti!
Arap yarım adasından insanlar fevc fevc İslama girmişti!
Habibullahın veda zamanı da gelip kapıya dayanmıştı!
Taş, toprak ağlarken Fatıma ve Ömer hiç inanmamıştı!
Ebubekir’in tedbiriyle Müslümanlar gafletlerinden uyandı!
Ömer şehit edilince kapı kırıldı, fitneler sinsice içeri sızdı!
Meleklerin haya ettiği Osman, kendi kanıyla sakalı boyandı!
Haydar-ı Kerrar, sahib-i Zülfikar, Ehli Beytten ilk kurbandı!
Ey Ebubekir! Sen ne kadar vefalı ve sadık bir dostmuşsun!
Koca Ömer! Sorumluluğunla adaletin timsali olmuşsun!
Haya abidesi Osman! Kereminle, merhametinle meşhursun!
İlmin kapısı, cesaretin kaynağı Ali! Allah hepinizden razı olsun!
Yezid’in iktidar hırsıydı Hasan’ı, Hüseyin’i şehit eden!
Kerbela yas tutuyor, Revan kan çağlıyor taa o günden!
Ehli Beyte hiç kıyabilir mi Allah’ı Peygamberi seven?
Gül devrini Hazana çevirdi, ah bir düzine talihsiz diken!
Emevilerin yüzakı Ömer bin Abdulaziz yetişmiş!
Öyle yiğit ve mertki! Tam Ömer dedesi gibiymiş!
İslamın bütün değerlerini tek tek aslına irca etmiş!
Safvetiyle, hizmetleriyle asrının Mehdisi denmiş!
Ne cesurmuş Tarık bin Ziyad, İspanya’yı fethederken!
Ne çılgınmış karaya çıkıp ta gemileri yakarken!
“Arkanız deniz! Önünüzse düşmandan deniz” kükrerken!
Ne haklıymış Batı! selaheddin Eyyübi’yi ona benzetirken!
Abbasiler! devletlerinin kapılarını Türklere açmakla ne iyi etmiş!
Allah Kur’anda Araplardan sonra meçhul bir kavimden bahsetmiş!
Tarih şahitki; Allah onları çok sever! Onlar da Allahı delice severmiş!
Müminlere alabildiğine alçakgönüllü! Kafirlereyse pek izzetliymiş!
Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Eyyübiler!
Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklular, Osmaniler!
Ne efsanevi liderleri varmış! Analım onları birer birer!
Satuk Buğralar, Gazneli Mahmutlar, Celaleddinler!
Kudus fatihi Selaheddin, Anadolu kaplanı Alparslan!
Haçlı ordularını göğsüyle püskürmüştü Kılıçarslan!
Yiğit oğlu yiğit, ömrü cephelerde geçmiş Melikşah!
Ya Nizamülmülk? Onu Zehirlemişti Hasan sabbah!
Karanlıklarımızı aydınlatan gök kubbemizdeki yıldızlar!
İmamı Azam, İmam Malik, Şafii, Hanbeli nasıl da parıldar!
Abdulkadir Geylaniler, Şahı Nakşibendiler, pir Mevlanalar!
Aziz Mahmut Hüdailer, daha niceler! Güneş gibi ışıldar!
Osman Gazi’nin himmetiyle öyle bir çınar filizlendiki!
Çınarın üç kıtaya dal budak salacağını o da bilemezdiki!
Balkanların fatihi Murat, şehit olmayı kendisi arzuladiki!
Timur’un saldırısı Osmanlı çınarını sadece budayabildiki!
Peygamber müjdelemişti: İstanbul’u birisi fetheder!
Fethin kumandanı ne büyük! Askeri de ne güzel asker!
Ulubatlı Hasan surlara çıkmış, ilk sancağı o dikmiş!
Akşemsettin hoca, Eyüp Sultanın mezarını keşfetmiş!
Ne izzetli hükümdardı, ne muhteşem padişahtı Kanuni Süleyman!
İran’da şah, Mekke’de hizmetkar, Bizans’ta Sezar, Şam’da Sultan!
Yavuz değil miydi babası? Arslanlar pençei kahrından olurken lerzan!
Kükremesiyle Şah İsmail’e dar gelmişti bütün genişliğiyle Çaldıran!
Öyle bir devletmişki; ateş nereye düşse onu yakardı!
Mazlumları korurken dinine, diline, ırkana bakmazdı!
Nizamı Alemi sağlıyordu, amacı İlay-ı Kelimetullahtı!
İnsanlığa şahitti, kınayanın kınamasına hiç aldırmazdı!
İman etmişti herkes, yıkılmayacaktı, yıkılmamlıydı bu devlet!
Kurulurken ne yeminler edilmişti; bu devlet-i ebed-i müddet!
Onun da eceli varmış; her nefis gibi ölüyormuş bir millet!
Onsuz yeryüzü dengesini yitirdi, huzuru bulamıyor beşeriyet!
Bereketki giderken tohumlar saçmış toprağa kendi ardından!
Askeri cenahta Çanakkale ruhuki, bununla kurtulabildi vatan!
İkbalimizi inşa etmiş hayatları pahasına atalarımız inan!
Arkadaş biz aslında neyiz ve kimiz? diye öğrenmek istiyorsan!
Bunun cevabını veriyor kutsal kitabımız Kur’an!
Biz “İnsanlığa çıkarılmış en hayırlı ümmetin varisleriyiz” Uyan!
Kayıt Tarihi : 16.6.2011 15:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!