Usulca yürüyordum, kimseye ait olmayan bir sokakta,
Nobran zaman omzuma dokundu, fark etmedim.
Bir pencere kapandı içimde, söndü ışıklar o revakta
Ve dışarısı da içerisi kadar karanlıktı artık göremedim
.
Dün gece yorgun bir rüyadaydım hatırlayamıyorum,
Sanki yaşanmıştı, uyandığımda yorgunum
Bir hayali sevdim belki de, bir hülyanın meftûnuyum
Belki sevme fikrine kandım, belki düşlere, bilmiyorum.
Hayat bu, düz bir çizgide yürüyen kırık adımlar,
Her adımda biraz daha kendimden uzaklaşıyorum.
Ne yaşadığımı biliyorum, ne aradığımı,
Her bulduğum şeyin içi boş, buhranların vurgunuyum
Mezar taşları kadar sessizim, kaldırım taşları kadar çaresiz.
İçtiğim sigaralarda unutuldum, ne dumanı anlam taşıyor,
Ne de külü geride bir iz bırakıyor.
Rüzgâr da hatırlamaz ki geçtiği yolları, yalnızca esip durur bilinçsiz
Saatler ilerlemiyor, zaman akmıyor, sadece değişiyor.
Aynaya bakıyorum kimse yok,
Varlığım, yokluğumun daha parlak bir yüzüdür, elemler çok
Düşüncelerim konuşmuyor, sükûtun sesi yayılıyor
Bir dostum vardı çocukken — galiba bendim.
Şimdi ise her dem kendime yabancı bir misafirim.
Kalbim bir otel odası gibi bomboş kimsesiz
Ve ruhum, bavulsuz yolcularla dolu, hepsi ötesiz.
İşte bugün de yaşadım mı bilmem, geçti gitti.
Nedir bu, başarı mı, alışkanlık mı, zarar mı ziyan mı?
Hiç bilemedim ki hepsi yaşanmadan geçti gitti
Ama gün bitiyor yine de, akşam çöküyor ıssız ve sensiz tepelere
Ve ben, bitmeyen bir günün içindeyim hâlâ, hüzünler birikti
Kayıt Tarihi : 15.5.2025 15:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu kırık ve bulanık duyguları sıkça yaşıyorum. Şiirlerimde sıkça işlediğim yalnızlık, kimlik bulanıklığı, varoluşsal sorgulama, deruni sessizlik, ve gündelik hayatın metafizik ağırlığı ve bulanıklığını anlatmak istedim
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!