Rüzgârın alnıma sürdüğü soğuk
eski bir hatırayı yoklar gibi…
Sanki zaman genişliyor içimde,
bir çocuğun sessiz bakışıyla.
Adımlarım ağır bugün,
kaldırım taşları bile yorgun.
Bir şehrin ortasında değil de
kaderimin kıyısında yürür gibiyim.
Bir ses çalıyor uzaklardan;
kırık bir keman tellerinden değil,
kalbimin unutamadığı bir yerden.
Ve ben…
bir suyun akışını izler gibi
kederin kendi yolunu buluşunu seyrediyorum.
Her şey geçiyor diyorlar,
doğrudur…
ama bazı izler geçmek için değil,
insanı insan yapan o derinlikte kalmak için var.
Bugün gökyüzü bile benle ağlıyor sanki,
ama olsun…
hüzün de bir yuva kuruyor bazen,
içinde sakince oturmayı öğretmek için.
Bir akşam rüzgârı vuruyor yüzüme,
eski zamanların tozunu taşıyan bir rüzgâr…
Çocukluğumun sokaklarına benziyor kokusu,
yere düşmüş bir yaprağın kırılganlığıyla
kalbimin incindiği o eski günleri hatırlatıyor.
Gökyüzü ağır bugün;
bulutlar sanki bir şey söylemek ister gibi
ama söyleyemiyorlar…
Ben de öyleyim işte,
dilimin ucunda bir cümle duruyor
ama kalbim onu da susturuyor.
Yürüdüğüm yollar tanıdık,
ama ben yabancıyım kendime.
Her köşe başında başka bir gölge,
başka bir hatıranın yüzü beliriyor.
Kimisi gülüş,
kimisi sızlayan bir yara.
İçimde bir müzik çalıyor sürekli,
acının nazik bir yanını gösteren bir ezgi.
Cahit Berkay’ın o suskun tınısı gibi;
ne tamamen hüzün,
ne tamamen umut…
Tam arada bir yerde,
kalbin en savunmasız noktasında duran bir ses.
Gözlerimi kapıyorum bir an,
ve hayatım film şeridi gibi
yavaş yavaş akıyor içimde.
Kaybettiğim insanlar geçiyor,
yolunu unuttuğum hayaller,
yarım bıraktığım cümleler,
ve hiç söyleyemediğim özürler…
Her adımda biraz daha çözülüyor içimdeki düğüm,
ama aynı anda biraz daha sıkılıyor başka bir tanesi.
İnsan böyle işte—
bir yanıyla yol alır,
bir yanıyla hep geride kalır.
Bir kavşakta duruyorum.
Rüzgâr saçlarımı savururken,
bir ses diyor ki içimde:
“Bazı yollar dönülmek için değil,
arkanda bırakmak için vardır.”
Ama ben yine de dönüp bakıyorum,
çünkü insan bazen en çok
kaybettiği şeylere tutunmak ister.
Gökte bir kuş sürüsü geçiyor,
özgürlüğün siluetini çizerek.
Bense hâlâ ağır ağır yürüyorum;
belki özgür değilim,
ama taşıdığım acıdan utanmıyorum artık.
Çünkü bazı acılar iyileşmek için değil,
insanı olgunlaştırmak için vardır.
Gün batarken anlıyorum ki:
Yol ne kadar uzun olursa olsun,
hüzün ne kadar ağır olursa olsun,
içimde hâlâ titrek bir ışık yanıyor.
Belki umut değil tam olarak,
ama bir ihtimal…
Belki yarına kalacak bir güç,
belki de sadece devam etme isteği.
Ve ben,
bu sessizliğin eşliğinde
yavaşça kabul ediyorum:
Her insanın içinde bir “garip” vardır—
kimseye söyleyemediği,
ama hep taşıdığı bir yalnızlık..
Mücahid İlker Ulusu
Kayıt Tarihi : 20.11.2025 01:27:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!