Sevgi,
Kainatın ilk nefesi,
Leylâ ile Mecnun’un vuslatında saklıdır.
Gönül,
Kaderin ince ipliği,
Aşkın kudretiyle örülür
Ve ancak insan anlar bu sırra dokunmayı.
Diyarı sende,
Sidretü’l-Münteha’nın gölgesinde,
Sadr-ı âlemde bir nur gibi parlar.
Her bir kat,
Kainatın yedi esrarı,
Her basamak,
Ruhun kudretli yükselişi.
Sensizlik,
Kara delik misali çekip alır her nefesten özü,
Ama seninle dolu anlarda,
Her damla rahmet,
Feyzin nuru olur kalbimde.
Sac üstünde hamur,
Fani bedende baki pişmek,
Ateşin kalbimde korlaşması,
Hz. Hızır’ın su gibi sessiz,
Hz. Cebrâil’in kanatlarında uçuşu.
Sidretü’l-Münteha,
Son sedir ağacı,
Orada ruh,
Zamandan sıyrılır,
Vuslatın en kıymetli anahtarıdır.
Arş-ı Âlâ’dan süzülen nur,
Evrenin sır kapılarını aralar,
Diyarı sende,
Zamansızlık ve sonsuzluğun kucağıdır.
Gönlüm yükselir,
Miraç eder sevdanla,
Ve ben,
Kainatın ufkunda,
Seninle bir nur,
Bir kudret,
Bir varlık olurum.
Kayıt Tarihi : 17.6.2025 02:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirde Hz. Leylâ ile Mecnun aşkı, Hz. Hızır ve Hz. Cebrâil gibi kutsal semboller; Sidretü’l-Münteha ve Arş-ı Âlâ mistik kozmik ögeler olarak işlendi. Ruhsal yükseliş ve zamansızlık vurguları da felsefi derinlik kattı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!