Gözlerin... Onlar, kışa hazırlanan bu kasvetli Kasım sabahının ardındaki tek ışıltı. Sana bakarken, zamanın o her şeyi acımasızca tüketen akışına karşı bir sığınak buluyorum.
Sen, rüzgârın en hafif esintisinde bile titreşen bir sonbahar yaprağı kadar naifsin. Ama aynı zamanda, ruhumu ısıtan, tüm fırtınaları dindiren o ilk bahar güneşi kadar da güçlü. Aramızdaki mesafe bir kağıt inceliği, ama sensizlik bir okyanus derinliği taşıyor.
Biliyor musun, sensiz geçen her an, bir melodinin eksik notası gibi. Bir resmin yarım kalmış fırça darbesi. Her şey var gibi, ama o en önemli tını, o en canlı renk hep kayıp.
Benim için aşk, bir yemin değil; bir teslimiyet. Tüm savunma kalkanlarımı indirip, ruhumu avuçlarına bırakmak. Eğer bu dünya bir yanılsamaysa, sen benim en gerçek yanılsamamsın. Eğer her şey bir hayalse, ben o hayalden asla uyanmak istemiyorum.
Seni seviyorum derken, sadece üç kelimeyi yan yana getirmiş olmuyorum. O an, kalbimdeki tüm dilsizliği, tüm karmaşayı, tüm "neden"leri susturuyorum. Geriye sadece sen kalıyorsun. Sonsuzluğa uzanan, sessiz ve tarifsiz bir huzur...
Şimdi, elini uzat. Bırak, bu şehir, bu dünya, etrafımızdaki her şey kendi telaşında dönsün. Biz, birbirimizin nefesinde kaybolalım.




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta