Kristal bir sırça köşküm olmasa da
Turkuaz mavisi koyların deniz yıldızıyım
Denizlerin altında, kim bilir kaç kulaç
Salınarak gezinen bir yosun belki
Belki de yakamozun bir garip sevdalısı
Geceleri mehtaba çıkan bir martı gibi sessiz
Gurubun o portakal rengi vurduğunda
Esir bir şehrin yitik insanlarıydık
Sen bensiz ben sensiz.
Bazen ararım yalnızlığımda kendimi
Bakınır dururdum geceleri karanlığa
Aklıma sen düştüğünde
Uyumak bana yasak
Öyle kolay sanat değildir uyumak
Onun uğruna bütün gün uyanık durmak gerek
Gün boyu seni düşünüyorum
Ne yapayım düşünmeden edemiyorum ki
Oysa ben seni rüyamda görebiliyorum sadece,
Ancak o zaman
Derin bir vadide gezinen kelebek gibi
Konuveriyorum gecenin sessizliğine;
Al mendilli bir kız görmüştüm rüyamda
Türkülere bezenmiş, al mendilli bir kız
Alı al, moru mor,
Kulağında bir çift kiraz
Kakülünün ötesinde yasemin çiçekleri
En çokta yanağındaki gamzesi
Dudağının kenarındaki o küçücük beni
Ne mümkün unutabilmek
Ne mümkün.
Yakalayıp sımsıkı sarılmak istedim rüyamda
Olmadı, yakalayamadım bir türlü
Hani rüyalarda olur ya, bazen
Düşersin düşersin de bir türlü düşemezsin
Yüreğinde biriken bir korku sürüp gider
İşte öyle bir anda
Bir umutsuzluk özlemiyle uyanıverdim, aniden...
Şafak söküyor yine,
Gecenin zifiri karanlığı ağaran saçlar misali
Dönüşüveriyor sanki yepyeni bir güne,
Ve yine sen geliveriyorsun aklıma
Kavak yelleri gibi esiyorsun zihnimde;
Kırlangıçlarda yok artık gökyüzünde
Göçüp gittiler
Saçakları boş yuvalarla kaplı
O eski evlerin pencerelerinde,
Göremiyorum artık seni.
Kış geliyor...
Biliyorum, bu şehirde yoksun artık
Sonbaharın sararan hüznü
Fısıltılı bir rüzgar gibi uçuşuyor gök yüzünde
O gezgin ruhum depreşiyor ister istemez
Oysa sakınırdım gözümden seni
Dalgaların kanatlansın derdim, özgürce,
Alabildiğine uçsuz bucaksız gezinsin sevdalar.
Hani yaz akşamları sinemaya giderdik ya birlikte
Çiğdem ve gazoz ısmarlardık birbirimize,
Hani filmler o zamanlar hep siyah beyazdı ya
Evcilik oynarken de siyah beyazdı dünyamız
Sen Türkan Şoray ben Ayhan Işık’tım
Biliyor musun? Aşıktım sana
Sana aşıktım da söyleyemezdim bir türlü,
Radyo günleriydi o günler,
Sabahları okul saatinden önce
Yurttan sesler korosunu dinlerdik birlikte,
Pazartesi akşamları da saat 21 de mikrofonda tiyatro...
Ne demeli bilmem ki,
Sultan Dağının eteğindeki
Şirin ırmak sokağının çocuklarıydık,
Evet sevdalım, işte böyle,
Kim bilir hangi ellerde kiminlesin! ...
Duru hava, yalnızlık, ekmek ve ilaç misali
Vazgeçilmezliğinden vazgeçemedim bir türlü.
Ben seni değil
Senin hayalimdeki izini sürüyorum, yıllardır,
Ben senden değil, vazgeçilmezliğinden vazgeçemedim,
Vazgeçemedim bir türlü...
22 mart 2006
O. Selçuk Yılmaz
Kayıt Tarihi : 12.10.2006 12:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!