Delinin Akıl Hastanesinden Aşk Mektubu (1)

Hüseyin Erdinc
89

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Delinin Akıl Hastanesinden Aşk Mektubu (1)


Delinin Akıl Hastanesinden Aşk Mektubu – 1

Sevgilim,

Sana bu satırları beyaz duvarların, paslı demir kapıların, çığlıkların yankılandığı bu lanetli ama bir o kadar da bana kutsal görünen yerden yazıyorum. Adını yüksek sesle söylememe izin vermiyorlar, çünkü burada bağıran her isim “hezeyan” sayılıyor. Oysa sen benim en gerçeğimsin. Burada bana “sanrı” dedikleri şey, aslında senin gülüşünün hayalime düşen gölgesi. Ne tuhaf değil mi? Onlar bana ilaç verip hayallerimi susturmaya çalışıyor, ama bilmiyorlar ki senin yokluğun en ağır ilacın bile susturamadığı bir çığlık olarak beynimin içinde çarpıyor.

Her gün aynı sahne: Sabahın loş ışığı demir parmaklıklı pencereden sızıyor, hemşireler sert adımlarla kapıları açıyor. Ellerinde tepsiler, üzerinde küçük beyaz haplar. “Al, yut, sakinleş” diyorlar. Oysa ben senin adını yutmak istiyorum, senin sesini içmek istiyorum, senin dokunuşunu damarlarıma zerk etmek istiyorum. Onların verdiği haplar ruhumu uyuşturuyor, ama içimdeki deliliği besleyen tek şey senin yokluğun. Senin yokluğun burada bana en keskin ilaçlardan daha güçlü bir etki yapıyor.

Koridorlarda çığlıklar… Kimisi kendini peygamber sanıyor, kimisi dünyayı kurtaracağını söylüyor. Benim tek kurtuluşum sensin. Onlar bana “aşk yoktur, bu senin kuruntun” diyor. Ama bil ki sevgilim, ben seni kurmadım; ben seni yaşadım. Ve yaşadığım şey, beni bu duvarların arasına kapatan tek suçum oldu. Çünkü toplum, aklın sınırlarını aşan hiçbir sevgiyi kabul etmiyor. Beni buraya tıktılar, ama ben biliyorum: Asıl hapishane onların kalpleri.

Bazen gece yarısı koğuşun içinde çığlıklar yükseliyor. Bir kadın hasta, ellerini saçlarına geçirip ağlıyor; bir adam kafasını duvarlara vuruyor. O seslerin arasında ben senin adını fısıldıyorum. “Gel” diyorum, “gel de şu beyaz duvarları senin gözlerinin siyahıyla boyayayım.” Çünkü burası renksiz, burası soğuk, burası insanın içine sinmiş bir mezarlık gibi. Ama senin adını düşündüğüm an, duvarlar çatlıyor, demirler eriyor, ilaçlar etkisizleşiyor.

Onlar bana deli dediler. Deli olduğum için zincirlediler, iğnelerle bedenimi uyuşturdular. Oysa ben deli değilim; ben yalnızca seni sevdim. Ve bu sevda aklın kaldıramayacağı kadar ağırdı. İnsanlar anlamayınca adını “delilik” koydu. Varsın öyle olsun! Çünkü ben anladım: Aşk dediğin şey zaten bir deliliktir. Aklın kılıfına sığan aşk, aşk değildir.

Hemşireler bana bakarken gözlerinde acıma görüyorum. “Zavallı” diyorlar fısıldayarak, “sevdiği onu unuttu, hâlâ hayalini yaşıyor.” Onlar bilmezler ki ben unutsam iyileşirim. Ama ben unutmak istemiyorum. Unutmak, iyileşmek değil, ölmek olur benim için. Bu yüzden unutmuyorum. Unutmamak için her gün beynimin en derin çukurlarına senin ismini kazıyorum. Tırnaklarımla duvara yazıyorum, dudaklarımla havaya çiziyorum. Ve her yazdığımda biraz daha delirdiğimi değil, biraz daha yaşadığımı hissediyorum.

Bazen gözlerimi kapatıyorum ve sen yanımda beliriyorsun. Elinle alnıma dokunuyorsun, “geçecek” diyorsun. O an bütün çığlıklar susuyor, bütün iğneler yok oluyor, zincirler çözülüyor. Ama gözlerimi açtığımda yine duvar, yine parmaklık, yine ilaç kokusu… İşte sevgilim, delilik böyle bir şey: İçinde bir dünya kurarsın, o dünya dışarıdakinden daha gerçektir. Ve seni gördüğüm o anlar, benim için dışarıdaki bütün gerçeklerden daha sahici.

Burada herkesin bir lakabı var. Kimine “kral” diyorlar, kimine “sessiz adam.” Bana “aşık” diyorlar. Çünkü her gece seni anlatıyorum. Bazen kendi kendime mırıldanıyorum, bazen diğer hastalara senin gözlerini, saçlarını, sesini tasvir ediyorum. Onlar alay ediyor, “o sadece kafanın içinde” diyorlar. Ama ben gülüyorum. Çünkü biliyorum, aklın içindekiler bile bazen aklın dışındakilerden daha gerçektir.

Sevgilim, burada delilik kelime değil, burası deliliğin mabedi. İğneler burada bir tür dua gibi; her saplandığında ben senin adını içimden geçiriyorum. Çığlıklar burada bir tür ilahi gibi; her yankılandığında senin sesine benzetiyorum. Zincirler burada bir tür nişan gibi; bileklerimi bağladığında seninle evlenmiş gibi hissediyorum. Delilikten korkmuyorum. Çünkü deliliğim seninle anlam buluyor.

Ve bil ki, ben buradan sana yazarken, beynimde ilaçların sisi dolaşıyor, ama kalbimde senin ateşin yanıyor. Onlar beynimi uyuştursalar da kalbimi söndüremiyorlar. İşte bu yüzden sana yazmaya devam ediyorum. Çünkü yazdığım her satır, beyaz duvarlara çarpan bir yankı değil, sana uzanan bir yol oluyor.

Hüseyin Erdinç

Hüseyin Erdinc
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 03:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!