Bu şehir ayağa kalkar sen yürürken,
Adımların ne ince, ne telaşlı
Bir su gibi, dökülür taş kaldırımlarda.
Ayak bileklerin:
Sanki eski lirik şiirden kalan zarafet,
Sanki zaman,
Sanki seni
Sanki geçerken eğilmiş hafifçe.
Kış günü
Bir kar tanesinin inişi miydi bu?
Yoksa yaz günü
Baharın çıplak sesi mi teninde?
Zarif bacakların değil sadece,
Yürüyüşünle taşırdın tüm mevsimleri,
Bir nar çiçeği nasıl latifse tabiatta,
Öyle cüretkâr
Öyle güzel
Öyle sen…
Ayak bileğin… bir sır gibi ince,
Bir sonsuzluk halkası,
Gecenin ortasında gözden kaybolan bir iz gibi.
Ve ben,
Boğaziçi’nde bir limanda
Bir kenarda
Bir sandal sessizliğiyle,
Sana bakarken unuttum kendi gölgemi bile.
Her adımında kıvrılan bir zaman çizgisi,
Her kıvrımda anlatılmamış bir roman,
Kontes bir kedinin hükmüne değil,
Senin bileklerine aitmiş meğer bu sokaklar.
Çünkü sen yürürken,
Yalnız rüzgar dönmez köşelerden.
Gözler döner,
İz döner, gün döner
Mevsim döner
Ve her bakışta
Yeniden yazılır bir bileğin güzelliğiyle
Sana olan hayranlığın tarihi.
Kayıt Tarihi : 5.6.2025 15:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!