Yanımdaydın,
güne açan çiçek gibi,
banaydın.
Sesine sarılan gün,
bilinmez bir dünyadan
gizemli iki meyve gibi taşıyıp gözlerini
sevincimde sergilerdi.
Kül közü saklardı gülüşünde,
ateşli bir silah gibiydi söz dudaklarında.
Yaralar,
yakar,
öldürürdü.
Şimdi ömrümün
hüzünlü duraklarından
yol alırken yalnızlığıma,
ketum bir kumsala uzanıyor sensizliğim.
Benden başka duyanı olmayan
bir akşam senfonisini mırıldanıyor dalgalar.
Bakındığım her yerde
göz göze kalıyorum
yokluğun boş bakışlarıyla.
Gel gör ki
aşk hüznüne hazırken,
inatla
köpük köpük tuzunda soluyor deniz,
saçlarında gökkuşağını okşayan sevincimi
Gamlanma sen.
Ayrılığın kanattığı bu zıkkım yarası
nasıl olsa onarır kendini.
Bu ölümcül akşam turuncusunda
biriktirdiğim hüzünler de dağılır.
Bu iz,
bu kumsal,
bu ömrümün
ölüme koşan sensiz mevsimleri de biter.
Rüzgarın zülüflerinde mırıldandığı şarkılar susar,
küllenir bu tadı ziyan ayrılığın közleri.
Bitmez bildiğin biter,
geçmez bildiğin geçer.
Bir ağrılı düşün...
Seven yüreğe, ağrılığı nedir ki?
Kayıt Tarihi : 9.4.2018 23:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
tebrikler
TÜM YORUMLAR (1)