Bin Yıl Yaşayan Adam
Ben bir öykücüyüm. Bir öykünün bir yazara nelere mal olduğunu çok iyi bilirim. Siz okuyup geçersiniz öyküleri. Kimin yazdığına bile bakmazsınız çoğu zaman. Oysa yazar, yapıtını oluşturmak için geceler boyu uykusuz kalır.
Bir yazar arkadaşım var. Çok okur. Ne okuduğunu arada bir bana da söyler. “Kim yazmış? ” diye sorarım. Susar. Dikkat etmemiştir yazarının kim olduğuna. Ona derim ki:
“Yarın senin yazdıklarını okuyanlar da kim olduğunu anımsayamayacaklar. Boşuna yazmış olacaksın o zaman. Yazdıklarının sana ait olduğu bilinmedikten sonra yazmanın ne yararı var…”
Kimi kitapları dönüp yeniden okumayı severim. Marcel Ayme’ın Kuğuların Türküsü adlı kitabı da bunlardan biri. Üç güzel öykü var kitapta. Beni en çok etkileyen “Köpek” adlı ikinci öykü oldu.
Bir öyküyü eleştirmek elbette ki onu özetlemek değildir. Ama öyküyü ikinci kez okuyunca onu sizlerle paylaşmak istedim. Bu konuda içimde dayanılmaz istek duydum. Özet şöyle:
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
TEŞEKKÜRLER FEVZİ BEY ÖRNEK ALINMASI GEREK OLAYLAR HEM ÖYKÜNÜN İÇERİĞİ ÇOK GÜZEL HEMDE YAZARIN HATIRLANMA KONUSUNDA
SAYGILARIMLA
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta