BİLMECE
Yüreğime seni sordum
Sevgin büyürken senden habersiz
İçimde kanat çırpan kelebeğin ömrü,
Bir mevsimlik bile değilken,
Yüreğine telaş olmuştum,
İlk korkularımda gizledim seni.
Papatyalara seni sordum
Seviyor mu, sevmiyor mu diye.
Düşler ülkesinde senle ve sensiz.
Olmazdı, olamazdı bu yol belirsiz.
Ne sen sendin, nede ben o eski bendim artık.
Gök kubbeden yağmurlar yağarken öyle bitimsiz,
Sular kadar saf ve hilesizdi çocuk yüreklerimiz…
Şu dağlara seni sordum,
Sevgiler çoğalırken öyle bitimsiz
Aşk içimizde çiçekler açtırıyordu dört mevsim.
Yollarımız ise ateş çemberi!
Ayrı nehirlerden çağlayıp akarken denize,
Biliyorduk sevgimiz yeraltında gizli bir nehir.
Öylece çağlamıştı yüreğimize
Derinlerden sessiz sessiz…
Sevenlere seni sordum
Fırtınalar koparken sonu belirsiz…
Yer gök dediğimiz sonsuzluklarda,,
Aşk ise, çözümsüz bilmecemiz…
Yine de çocuksu korkularımız vardı
Nedenini bilmediğimiz..
Sözler bitmiş, kilitlenmişti gözlerimiz.
Ne bizi bağlayan sevdalardaydık,
Ne de birbirine kayıtsızdı yüreğimiz.
Umutlar ise uzak bir şehir…
Uzaklara seni sordum.
Sevgin büyürken senden habersiz…
Sanki var oluş sebebimiz aynı,
Yalnız sevmekti öyle nedensiz,
Sevgi ise her şeye dair...
Gecenin uzamında sessiz sessiz…
Aynı anda duyumsayınca sevgiyi,
Kavuşmazlığın hüznünde öyle çaresiz,
Hayaller ise avuntu değil…
Sözler bitmiş, kenetlenmişti ellerimiz,
Anladık ki sevgi uzak bir şehir.
Aşk ise çözümsüz bilmecemiz…
Sevgi, yeraltında akan bir nehir
Hiç bir zaman kaynağına erişemeyeceğimiz…
Hatice Peköz
Hatice Elveren PeközKayıt Tarihi : 6.2.2009 12:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

SABAHAT
Öyle şamataydı öyle gırgırdı
Bizim mahallenin dulu Sabahat
Estetik yaptırıp gerdan gerdirdi
Küfürbazdı deli, dolu Sabahat
Göbek atan Aysel, Keziban ,Mine
Satılmışın kızı yamuk Emine
Beraber arkadaş ama kimine
Pekmez diye satar balı Sabahat
Nerde yakalarsan orda öpersin
Bir şey anlatsa gözyaşı dökersin
Pazartesi gezer yersin içersin
Gelirim der gelmez Salı Sabahat
Hayattan yakınır der para yetmez
Gidelim de derki olur fark etmez
Anasının gözüdür belli etmez
Kimseye koklatmaz gülü Sabahat
Onu gören gençler ıslık çalardı
Kimi ah anam der düşe dalardı
Yüz bulamaz çoğu avuç yalardı
Kimsenin olmazdı malı Sabahat
Acılar var gönül yaralarında
İftira kol gezer karalarında
Kıskanç hatunların aralarında
Durur sanki kara çalı Sabahat
Bazen aylar geçer ortada yoktur
Parası, pulu olan dostu çoktur
Mevla’m nasip etmiş demek ki haktır
Gezer Eskişehir, Bolu Sabahat
“İnsanı yaşatan edeptir ardır”
Desen, der “günün mutlu geçse kardır”
Onunda sevabı, günahı vardır
Ne yapalım Tanrı kulu Sabahat
Aşıkları bahçede gül bırakmaz
Kendi şakır gülde bülbül bırakmaz.
Öyle atar mangalda kül bırakmaz,
Burnundan aldırmaz kılı Sabahat
Peşinden koşanda can, hal bırakmaz
Kimseye tutunacak dal bırakmaz
Aşığını sömürür mal bırakmaz
Tazıya giydirir çulu Sabahat
Rahat dursa helalinden bir eştir.
Yetmişinde ama sanki kırk beştir
Gören derki bu kızıyla kardeştir
Genç kalmanın aşk der yolu Sabahat
Ahmet Canbaba
Sevgin büyürken senden habersiz…
Sanki var oluş sebebimiz aynı,
Yalnız sevmekti öyle nedensiz,
Sevgi ise her şeye dair...
Gecenin uzamında sessiz sessiz…
Aynı anda duyumsayınca sevgiyi,
Kavuşmazlığın hüznünde öyle çaresiz,
Hayaller ise avuntu değil…
Sözler bitmiş, kenetlenmişti ellerimiz,
Anladık ki sevgi uzak bir şehir.
Aşk ise çözümsüz bilmecemiz…
Sevgi, yeraltında akan bir nehir
Hiç bir zaman kaynağına erişemeyeceğimiz…
KALEMİNİZE SAĞLIK...
BİR SEVGİLİYE ULAŞAMAMANIN EN GÜZEL TARİFİ...
TÜM YORUMLAR (2)