Simitçinin adımları
sabahın ilk nefesine karışır
taze kokular uyanır sokaklarda
ilk ışıkla umut dokunur sabaha
Beyoğlu’nun kalbi,
taşta atan bir nabza dönüşür
Akşamüstü çökerken
ışıklar, sesler, renkler
kente can taşır
Arnavut kaldırımlar
yorgun adımlarla ağırlaşır
Galata, gölgesini usulca indirir
taşlar, geçmişle yavaşça nefes alır
Tramvayın tıkırtısı
şehrin sessizliğini ardında sürükler
titrek sarı lambaların gölgesinde
zaman, ince ince çözülür
her durak, bir başka hikâyeyi fısıldar
Çiçek Pasajı’nın kıyısında
hayaller vitrinde asılı kalır
renkler birbirini usulca boyar geçerken
bir eski melodi
zamanın kenarından süzülür
ufacık masalara yavaşça umut konar
Işıklar yanar, söner
adımlar taşın belleğine işlenir
kahkahalar, bağırışlar,
müzik birbirine karışır
eller tutuşur
gözler kaybolur kalabalığın kıvrımında
her yüz bir hikâye
her bakışta ince bir kırılma
Yağmur sonrası yansımalar
eski bir şarkının içine sığınır
gölgeler sarar dar sokakları
rüzgârla savrulan bir ezgi
geceyi ipek bir tül gibi örter
Loş ışıkta
dostlar sessizce şarkı mırıldanır
anılar gecenin içinden geçer
duvarlarda geçmişin soluk gölgeleri gezinir
sokak lambaları, yalnızlığı usulca fısıldar
Galeriler kapılarını aralar
tuvalde renkler derin bir soluk alır
tiyatronun perdesi ağır ağır açılır
bir sokak müzisyeni
notalarını rüzgâra bırakır
Kalabalığın içinde
gölgemde yalnız bir ben
sessizliğin içindeki sesi dinlerim
süzülür belleğimden silik yüzler
bir sayfa açılır içimde
ve ben
yalnızlığımı oraya
iz bırakan bir mısra gibi işlerim
Kayıt Tarihi : 18.7.2025 20:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!