Ne vuslatım tam oldu, ne firâkım münkatı‘,
Bir hâl-i mu‘allâkta durur ömrüm, mu‘tarı‘.
Ne mâzîye meylim var, ne âtîye emelim,
Bir sükût-ı müebbette asılıdır hevesim.
Terâzî-i kalbimde tartıldı hep vebâlim,
Ağır gelen ne cürmüm, ne de hâlis hayâlim.
Ne âhım âşikârdır, ne niyâzım mübhem,
Lisânımda düğümlü bir suskun istifhâm.
Tevellüd etti içimde iklîm-i bî-nidâ,
Ne rüzgârı ferahlatır, ne yağmuru şifâ.
Kelâmı öğrendikçe eksildi nutkum,
Büyüdükçe sükûtum, daraldı ufkum.
Bir derd-i nâ-müsemma çöreklenmiş sîneme,
Ne devâ ister kendine, ne de zehr ü siteme.
Ne pişmânîye sığdım, ne sürûra erdim,
Arada bir vücûdum, ne bildim ne bildirdim.
Duâ ettim bu def‘a talebsiz ve hesâpsız,
“Olduğu gibi olsun” dedim, lütuf da azâb da nâsız.
Zîrâ insan murâdın ne olduğunu bilmez,
Karanlık bile ister kendi gölgesiz gezmez.
Bir cerhâ-yı sâbite var ki kanamaz,
İyileşmez dahi; lakin hikmetle anarmaz.
Gelen geçti gönülden, giden dahi meksûr,
Bazı sûretler hafif, bâzısı pek mes‘ûr.
Bir sandûk-ı hafî var kalbimde nîm-açık,
Ne ketm olur bütünüyle, ne ifşâsı açık.
İşte burdayım şimdi: ne bed’ ü ne hitâm,
Berzahta bir idrâk, ne selâm ne kelâm.
Sorulursa yerim: “Nerededir menzil?” diye,
Derim ki:
Ömür tartıldı,
Ben kaldım kendime.
Kayıt Tarihi : 19.12.2025 21:55:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!