BERLİN 14 Kasım 2024
Girdiği her iki dünya savaşlarında mağlup olan sanayi tesisleri başta olmak üzere neredeyse taş taş üstünde taş kalmamış üstelik tam da ortasından bir duvarla ayrılan bir ülke nasıl oluyordu da bu dağ köyündeki madencileri aralarından çekip alıyordu. Maden ocaklarında kariyer yapmış Hüseyin de bunlardan biriydi, Almanya'ya gideli beş yıl okuduktan sonra izine gelebildi. Görenler ondaki değişikliğin nasıl olduğunu merak ederek bir çok sorular sordular. Ne iş yapıyorsun oralar nasıl vs gibi ama asıl gayeleri yüzüne gözüne can geldiği kılık kıyafeti ile adete başka bir insan olmasının
sırrını öğrenmekti. Mehmet arkadaşını bu şekilde gördükten sonra onun işçi olarak çalıştığı Berlin'e gitmeye karar verdi. Bunun için sık sık Hüseyin'i ziyaret etti çoğu zaman onu evine davet edip Berlin'e gitmek için ne gerekir bilgi topladı.
Hüseyin köyünün tamamına yakınının madenci olduğu zamanda başta ailesi olmak üzere eşininin dostunun onca telkinde bulunmasına rağmen maden ocağına çalışmak için müracaat etmedi. Uzun boyu atletik sayılabilecek vücudunda kemikleri dışarıdan monte edilmiş gibi durduğu için kıtlıktan yeni çıkmış bir adam görünümündeydi. Çevresinde olan bitenlerden bi haber dünya yansa bir kalbur samanı yanmaz tiplerden değildi ama kendisini ilgilendirmeyen durumlara hiç tepki vermezdi.
Hüseyin bir sabah evinin altındaki sayat dediğimiz bölümden toprağa gömdüğü altınları ve paraları çıkartıp sanki kasabaya doğru yola çıkıyormuş gibi evinden ayrıldı. Kasabaya vardığında ilk otobüs ile İstanbul Atatürk havalimanına gidip kendisini Berlin'e götürecek uçağa bilet aldı. Bileti aldı almasına ama uçağa ilk defa bineceği için korkudan kararından dönüp köyüne dönmek istesede sonra bundan vazgeçti. Uçağa bindiğinden inene kadar gözlerini sıkı sıkı kapatıp hiç açmadı. Uçak durduktan sonra diğer yolcular ile birlikte yere indi. Şaşkınlığını üzerinden atamadan havaalanı güvenlikleri Hüseyin'i yakalayıp sorguya aldılar. Elinde valiz namına bir şey yoktu, tercüman aracılığıyla ifadesi alınıp polis nezaretinde mahkemeye çıkarılmak üzere karakolun bekleme hücresine konuldu. Ne yapacağını ne diyeceğini kime dert anlayacağını bilmiyordu. Hücrenin loş duvarları içinde başına gelecekleri beklemeye başladı. Sabah olduğunda karakol amiri üzerindeki yüklü miktarda para ve altınları görünce Hüseyin'i pasaportundaki süreyi geçirmemesini sıkı sıkı tembihleyip serbest bıraktılar.
Dışarıya çıktığında ancak yeni yeni kendine gelebildi. bu ülke kendi ülkesine hiç benzemiyordu. İnsanları uzun atlatik yapılı kadın erkeği sarı renk olan beyaz ırkın tüm karakteristik özelliğini taşıyorlardı. Sokaklar tertemiz caddeler alabildiğine dümdüz asfaltı. Binaları ne köyünde ne kasabasında görmediği kadar lukstü. Bu ülke ile aralarında sadece 3-4 saat olmasına rağmen aralarında hem sosyal hem ekonomik fark ne kadar çoktu. Bir birahane ye girer girmez etrafına garson zannettiği kızlar üşüştü. Sadece üç bardak içmesine rağmen kendi hesabına göre verdiği hesabı kabul etmeyen işletme sahibine itiraz edince etrafını saran kişiler tarafından öldüresiye dövülüp bir araca bindirildigini Alkolün etkisiyke zar zor hatırladı. Sabah uyandığında esaslı bir dayak yediğini anladı yerinden kıprdayacacak hali yoktu. Yine yarı baygın şekilde hastaneye kaldırıldı. Yarı baygın da olsa hastanenin kendisine çok güzel baktığını anladı. Dikkatini çeken hiç bir görevli personelin fazladan bir tek cümle konuşmalarıydı. Sanki kendiliğinden çalışan robotlar gibiydiler. Yüzlerinde duygu namına bir şey yoktu. İyileşir iyileşmez taburcu edilince. Hiç vakit geçirmeden bir araç kiralayıp Berlin duvarına gitti. Karşısında bir ülkenin yarısının bir şehrin kalbinin tam ortasından kesen devasa duvar duruyordu.
Gördüğü taşların bu yüzünde aşırı bir tahribat yoktu. İnsanların da herhangi bir sıkıntılı durumları görünmüyordu. Ya Demir perde dedikleri öbür yüzünde durum nasıldı..
Duvarın arka yüzünü merak ederken birden sıla hasreti aklına nereden estiyse geliverdi. Burada daha fazla kalmaması gerektiğini karar verip doğruca köyünün yolunu tuttu
Kayıt Tarihi : 16.11.2024 00:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!