Polenleşen çiçekler, çiçekleşen iğneler, iğneleşen dünyalar;
daha çok polen aramakla başladı zihinlerin savaşlaştırıldığı savaşlar
daha az polen bulmakla bitti bedenlerin sanatlaştırıldığı barışlar
çiçekler, bölünen polenlerle yolculuğa çıktı yeraltına doğru, uzaklara, çok uzağa
arılar, böldükleri çiçeklerle yolculuğa çıktı yeryüzüne doğru, yakınlara, çok yakına;
yeraltındakiler, bir hafta sonra unutuldu; yeryüzündekiler, unutkanlığı unutturdu
Ikarus düştü ve tam yükselecek iken gökyüzüne doğru
kırmızı bir livyatan fırladı Ikarus'a doğru
kaptı onu havada ve yüzdü derinlere, çok derinlere; diplere, çok diplere
en derinlere, kimsenin ulaşamayacağı yere: Sınırların geçerli olmadığı yer.
Dinamitleşti livyatan ve dağıldı şarapnelleri gökyüzüne birer gayzer gibi
fakat Ikarus'dan iz yoktu, okyanus ve livyatanın midesinde sindiriliyordu
Karıncanın günlüğü, çelimsiz sırtıyla hareket edebildiği her bir güne tekabül eder
amacı bu olmalıdır ki düşünmez, taşır, hareket eder, uzaklara ve çok uzaklara
-zaman, düşünmeyen, dalgalarıyla savuran, hareket ettiren bir deniz gibidir.-
inat etmeyi bilmez, pes etmeyi de; üzülmeyi bilmez, sevinmeyi de; insan değildir
onun için her şey taşıdığı yüküdür, taşıması gereken yük; insanın da ötesindedir
Küçük Karınca, geçer uzun canavarların arasından ve ilerler hedefine doğru
Yoktu hiçbir şeye ihtiyacı arada bir şarj edilmek dışında
kuşların beyinleri alınmıştı: Yaşamayan beyinler, emir bekleyen beyinler
çip yerleştirilmek için bekletilen beyinler, kafesi sembolleştiren beyinler.
Mekanik bir bedenle donatılmış, ölümsüzleştirilmiş, yapaylaştırılmışlardı
acı yoktu, hareket eden ve sessizlikle şarkı söyleyen elektronlar vardı
kafes yoktu, hareket etmeyen ve sessizlikle şarkı söyleten bir kafes vardı
Yeni bir çağ başlamıştı, robotların da yönetimde olduğu bir çağ
buna göre, her bir robot birer vatandaştı; buna göre, her bir insan birer ölümlüydü
''Onun adı 6-6-21-22-25-2, Erebus, namımedenî Karanlık Fırın;
''Ey medeniyet! Nasıl bilirdiniz Erebus'u ve Erebus'un ısıtma gücünü?''
''Sıcak bilirdik.''
''Şarj kapasitenizi ona armağan ediyor musunuz?''
Gecenin bir vakti açıldı gözleri ve dikildi yukarı doğru, tavana, karanlığa
hiçbir şey yoktu karanlıkta ya da karanlık bir şeydi, o şey, hiçbir şey
gençleşmiş sakalıyla oynadıktan sonra kapattı gözlerini
ve en güzel kızı hayal etti, çok güzel bir kız, gerçek olamayacak kadar güzel;
şafağın bir vakti açıldı gözleri ve dikildi yana doğru, yastığa, boşluğa
hiçbir kimse yoktu yastıkta ya da kızıl bir şeydi, o kimse, hiçbir kimse
''Güzel kız, güzelden de öte olan kız...'' diyerek açtı gözlerini tavana doğru
emin olmak için bir sağa bir sola dönüp durdu sonra baktı zemine doğru
o denizimsilikten bir iz yoktu ancak bu sefer başka şeylerle doluydu zemin.
Yapraklarla.
Bir dürtü gibi, sıradanlıkla zemine doğruldu, birkaç yaprağı eline aldı, tuhaftı;
''Sonbahar, sonbahardan da öte olan...'' diyerek açtı gözlerini zemine doğru
İnsanlık, kelebekler tarafından yaratılmış robotlarla güne uyanır
ancak robotların Tanrıları, bu sefer gerçekten de ölecektir;
her bir beyne yerleştirilmiştir kanatlarını elektron hareketiyle çırpan kelebekler
bu kelebekler, insanın ihtiyacını karşılarmış ya da insana karşılar gibi hissettirirmiş;
kötü, nemli bir havada yüze çarpan rüzgârın sıcaklığı artık yoktur
iyi, nemsiz bir havada yüze çarpan rüzgârın sıcaksızlığı artık yoktur
Yatağını sıklıkla ıslatan bir çocuk açar gözlerini gecenin bir saati;
her yer karanlıktı ancak pek sevmezdi ışıksız uyumayı
belli ki babası kapatmıştı Ay'laşan ve tavanda asılı duran o beyaz ışığı
çağırmalıydı annesini ve emretmeliydi ona ıslanan yatağını temizlemesini
-bir çocuk için en kolay hedef, annesidir; bir anne için en zor hedef, kendisidir.-
ağladı yakardı, bağırdı çağırdı, haykırdı yırtındı, kükredi ciyakladı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!