Bir kadın var öyle güzel, öyle huzurlu kucağı var ki yatmaktan başka hiçbir şey düşünmez, düşünemezsin.
Yatarsın, yatarsın.
Kalktığında hâlâ orada olur o kadın. Kafanı kaldırıp bakarsın uzun uzun, doyamazsın. Bir öpücük kondurursun deryâdil dudaklarına, o daha da güler.
Boynuna eğilir, boynunu da öpersin. Göğüslerinden baldırına kadar devam edersin öpmeye, ancak o zaman sevdiğini anlar o kadın.
Siz bayım meftûn olmak istiyorsunuz. Iki güzel söz söylemezseniz kim bakar size?
Tebessüm bile etmiyorsunuz karşınızdakine,
işimiz zor bliyorsunuz değil mi?
Ellerimi göğsünüze dayayıp çarpan kalbinizin ritmine eşlik etmek, şarkı söylemek istiyorum.
Bir zenci tanırdım, öyle bir güler idi ki taa karşı yakadan görünürdü dişlerinin parlaklığı. Öyle bir güler idi ki gözleri insanı terletmeye yeterdi.
Ne mi oldu o zenciye?
O zenci bir daha gülmez, karşı yaka parlamaz, insanlar terlemez oldu. O zenci artık yok.
O karşı yaka aynı değil, o insanlar artık yok, o zenci küsüp gitti. Deniz bile kıskanırdı saçlarının dalgasını.
Nazlıydı, çok nârindi.
Kırılgandı, netâmeli bir gülüşü vardı, müşkülpesent biri olsa da,
mübrem biri olarak görürdü beni.
Çiçekleri öyle çok severdi ki
kocaman bir bahçesi olsun isterdi.
Eve geldim, merdivenleri çıktım, kapıya ulaştım. Anahtarı çevirdim, kapıyı açtım. Öyle bir râhiya çarptı ki şu ketûm suratıma, sanki bir ağacın sînesine çekilen tavşan gibi, hasat ayı için ürken bir bal arısı gibi. Oysa sadece ekmek yapmış.
Sadece ekmek dediğime bakmayın öyle güzel ekmek yapar ki, anlatsam burada bana söversiniz. Ekmeği yapardı, bir parça yer diğerlerini de komşulara ikram sunardık. Herkes her hafta sonu beklerdi onun muzlu ekmeğini.
O Aranvut kaldırımı aştım, camına vardım. Öyle heyecanlı, öyle ürkek vurdum ki açmayacağından korkarak, açtın ve suratıma çarpan râhiya ile ayıldım. Gül kokuyordu içerisi.
Camdan içeri aldın beni, ürkek ve heyecanlıydın sen de. Öylece bakıyordun kuru kaldırıma, camlar buğulu, dışarısı soğuk.
Oturduk sohbet ettik, yattık.
Kalktığımızda terlemiştik. Çarşaflar ıslak, yastıklar ıslak, biz ıslak. Oturduk yatak ucuna öylece sırıtıp bakışıyoruz.
Misafirim ben burada, ama sürekli kalmam için oyalıyorlar beni,
hem göndermek istiyorlar ama ayıp olmasın diye de kalmamı isityorlar,
ne kalmamı ne de gitmemi isityorlar,
Bak geliyor işte.
Tut nefesini, kes sesini!
Kapat gözlerini.
Hatırlamaya çalış,
o dokuyu, o kokuyu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!