Zamanın köprüsünden yürüdüm geldim sana
Ben hüzün ülkesinde ağlayan ildim sana
Kadranından akrebi yelkovandan ayırdım
Bereket diye seni coğrafyada kayırdım
Bülbül umut dokurken geceye ötüşünde
Andım seni yağmurun toprağı öpüşünde
Etim ve kemiğim ilk insanın mayasından
Başımı eğiyorsam Âdem’in hayasından
Ruhum bu davetine koşuyor Çukurova
Kalbim senin elinde coşuyor Çukurova
Asurlar seni varis bıraktı artlarında
Kardeleni doğurdun Toros'un sırtlarında
Yeminler içilirken Kamil insan üstüne
Can emanet edildi şerefle şan üstüne
Bir uçtan bir uca aşk örüyorken ağların
Yar gülmese bileği bükülmezdi dağların
Evliyalar ev kurdu tek göz oda yatırdan
Duayla selam yazdın gönüldeki satırdan
Gurbetin ki çok mezar eşiyor Çukurova
Arzu halim bağrımı deşiyor Çukurova
Bir gün kapını açtın efsaneden ulağa
Şahmeran ün salıyor hep kulaktan kulağa
O ki Sarp kayalıkta zehrin tekti sultanı
Giydirmiş ordusuna inceden pul kaftanı
Düşlerin dünyasında yaralı peri kızı
O güzelken yüzüne sürmüşlerdi kırmızı
Arayıp sordular bu derdin devası kimde
Dedi; deva uzaktan gelen Lokman Hekim'de
Beden sıcak olsa can üşüyor Çukurova
Göz görmeden gönül mü düşüyor Çukurova?
Taşından toprağından insanından kuşundan
Merhamet kanatlanır asilce duruşundan
Öyle ki vefa türküm deyip çalıyor bugün
Ceyhan’ı Akdeniz'e taşır iki dost lagün
Karacaoğlan gibi sana sızlayan teldim
Sırrını çözmek için selamla sana geldim
Okunsun kaç asırdır dillenen büyük destan
Bu gün giysin üstüne dağlar rengârenk fistan
Memleketim adınla ışıyor Çukurova
Toprağına değenler yaşıyor Çukurova
Huriye ERDUGAN
Huriye Erdugan
Kayıt Tarihi : 2.11.2017 23:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!