a
Dehşetli üşüyor
ansızın gözbebeklerinden alaturka kurtulmuş
yoksa saçları bütün saçları dünyaya akıyor
aksarayda ve üç kulaç derinde
beklemek daha başka sırtüstü yatıyor
bütün azaları kirlenmiş
Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Devamını Oku
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Teşekkür ederim, değerli arkadaşım...
Şiir, hayal ürünüdür. Hayale sınır yok! Yaz, çiz, karala!..
Fakat, anlam altında anlamlar barındırır. Deniz gibi hatta okyanus gibidir. Kıyısında yüzmeyi becerebilenler için o kadarcık anlam içerir. Dalgıçlar için bambaşkadır, doğal olarak.
Ben, usta bir dalgıcım! Bunu unutmayın! Şiirlerin okyanuslarının derinlerindeki midyeleri açar, içlerinden nice nice inci çıkarır, gözler önüne sererim! Sünger avcısı da değilim üstelik. İddia ediyorum!
Bu bir açık davettir! Davet ediyorum! Varsa sanatıma vakıf olan, birlikte dalalım! Gerçek bir şairin yazdığı her şiir bir okyanustur ve derinliklerinde servetler yatmaktadır.
Tekrar teşekkürler, güzel gönüllü arkadaşım...
Sevgiler...
Onur BİLGE
c
Saygılı dudaklarınla yarışırcasına konuştum, aşkımı ilan ettim, dua ettim. İnce bir ilgi yaşadım, sıkıntılı kıvranışlarında… Masum gözlerin, dolu dolu… Harikulâde' yaş bulutlarıyla kaplı semaların. Yürek safındaydım, sana âşığım… Sen bin mil uzaktasın… Koksa… Göz değil aşk, her yanın ve her yanım… Aşk değil bin çeşit göz… Herkesin gözü var sende!
Boğazından geçerek Asya’ya, Avrupa’ya, bütün dünyaya ulaşılır. İstanbul Boğazı, senin dudakların… Asya ile Avrupa’nın öpüştüğü yer, aynı zamanda.
Neden bunca çıldırdım, biliyor musun? Hem, zindanda esir görüyordum seni.. İlgisizce gezinen düşman gardiyanların çizmelerinin seslerinin yankılandığı bir hapishane koridoru canlanıyordu gözlerimin önünde. Ölüyordum!.. Hem, abdestli namazlı, eli Kur’an’lı, tülbentli kız olarak görüyordum, seni. Saçlarında yirmi yedi yıl lodos yaşanan… Laleli’den otobüse biniyor, kimbilir nerede oturuyordun, Avrupa’da mı Asdya’da mı? Hıristiyan mıydın, Osmanlı, Türk mü? Her çizgisi düşman postalları altında çiğnenerek şekillenmiş, bilenmiş haldesin. Üç aziz bakışını yakaladım, bin yıldır cephane taramış. Bin yıldır savaşlar içindesin. Üç aziz geldi geçti üstünden. Hep blek börd bir gözdeyiz. Black Bird: Kara kuş… Sıra kimin? Şimdi kime aitsin? Benimse – rölans!.. Benimsen, benim olacaksan, servetimin tamamını öne sürüyorum! Çünkü ben, Osmanlı ve Türk benliğimle seni tüm yüreğim ve tüm varlığımla istiyorum!..
Allah razı olsun, şair!.. Razı oldukları arasında haşretsin seni de beni de tüm müminleri… ÂMİN!..
Mutluluklar…
Onur BİLGE
Onur hanim sizi tebrik ederim. Sayfadaki şiirden yedi kocali bakirenin üstüne gelinlik diktiniz. Yaraticilik diye buna derim. Bravo!
sevgiler,
Koridor görüp ölüyordum...İstanbul istanbulsa ...Koridor kadar mı oldu...?Bu kadar küçüldü mü...?
Öyle olsun...Torba dolsun...Ne denir...?
SAÇMA DENİR...
b
Yaratılmanın bir yoksulluğu da gereklilik, bir de öğünmüş gibi değil oysa kuşların ikimizi gece saat yirmi dört civarında ustalıkla gözlemesi, yüzde yüz bir tanımazlık sorunu… Her yanın öpülmüş, üstünde yabancı mabetler, yapılar… Nerde senin şaşaalı zamanın, Lale Devrin..!? Senin kır çiçekleri ayarında laleliğin Mayland'da hiç ama aşk değil bir tutam göz ağrısı, aşk değil kana bulanmış bir yürek, bir gece serüveni… Sonuç, zavallı ilkbahar çiçeklerinin kökünden katledilmesi… Zamanın yönetiminin ilgisiz kalışı nedeniyle yapayalnız bir keder… Sendeki santa luçiya gözleri, sen Hıristiyanlaşmışsın, benimkisi harzemşah, ben hâlâ o eski Osmanlıyım!
Nedense bunu bana çok soruyorlar. Antoloji, kimlik tesbitimi yaptı. Bilgiler onda saklıdır.
BAYAN veya ERKEK oluşum, kimseyi ilgilendirmez!.. Kendinize gelin!.. Burada edebi kişiliğimle varım. Edebiyattan bahsedin, lütfen. Başkalarından değil... Varsa dağarcığınızda bilgi gibi bir şeyler, ortaya dökün de faydalanalım!
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış. Dert mi oldusize cinsiyetim, cibilliyetim? Nikâh mı kıyacaksınız?
Merakınızı yüz kere tatmin ettim. Bir kere daha olgunluk göstereyim: BAYAN'ım. Fakat bir sürü kendini bilmez ahlaksızın bayan adreslerini rahatsız etmesi nedeniyle öyle bir sözcük yazmak zorunda kaldım.
Menekşe Hanım ile bir alıp veremediğim yoktur. Dostum kabul ettiğim kişilerdendir. Eleştirim, sadece şiirine idi.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Ruh doktorları karşısındaki kişiye çeşitli şekiller gösterir bu nedir diye sorar...O kişi içinden geçen cevabı verir...Verir ama yakışır mı,doğru mudur...? Belki doktor da bilmez...
Şâir istanbuldan bahsediyormuş...Ne mâlûm....?
UYDUR GİTSİN EN İYİSİ...
Belki şâiri de ben İstanbuldan bahsettim der...
''Dehşetli üşüyor...
ansızın gözbebeklerinden alaturka kurtulmuş''
deyince İstanbul oluyor bu yosma...İyi öyle olsun , torba dolsun ne denir...
Saçma...denir...
Berducesi-1962
a
Burada, netteki tüm kaynaklardan ve tüm yazılıp çizilenden farklı bir SEVGİLİ var! Bu bölümde, açık açık, bir sokak kadınından değil, İSTANBUL’dan bahsediliyor.
Dehşetli üşüyor İSTANBUL. Çok şey kaybettiği için çırılçıplak ve korumasız... Artık eski gelenek ve göreneği, töre hayatına uygun bir yaşayış tarzına dönmüş. Saçları bütün saçları Marmara Denizi’nden ve Çanakkale Boğazı’ndan çıkarak, dünyaya akıyor. Aksarayda ve üç kulaç derinde beklemek, yani kıyıları daha başka… Sırtüstü yatıyor bütün azaları kirlenmiş, vaktiyle işgal altında olduğundan. Günahlarından işlenmiş apayrı görünümüyle, tavşan dokunulmazlığı içinde korumaya çalıştığı bekâretinden bir sahne mutlaka ve galiba karnının bir bölümünden sonsuz ürperiyor, dokunulmazlığını kaybettiği halde, ırzını muhafaza etmeye çalışıyor. Tüm deniz erlerinden ve razı olduğu, sırtında taşıdığı halkından, çırılçıplaklığını saçlarıyla gizlemeye çalışıyor. İSTANBUL, delikanlı kucaklardan hoşlandığı kadar derin yataklarda anlaşılmış, Haydarpaşa’dan binip Kurtalan’da trenden bir kız gibi… Beklemek daha başka şey… EY GÜZEL İSTANBUL! Sen benim kızlığını bildiğim, Hıristiyan işgalinden kurtulmuş, yağmur gibi gözyaşlarınla kiliselerden kaçmış minareler gibisin. Tutuldun sır vermez dip odalarına atıldın. İşgal edildin, esir edildin. Kahramanlığın hükümsüz kaldı. Gerçi başkalarına kalırsa şimdi de her an dokunulmaktasın, ahlaken erozyona uğratılmaktasın. Bunca tanışıklığımız varken sana dair bana söz düşmüyor, bir şey yapamıyorum! Eğer düşerse, benimle olman, sevişmen kutsaldır, çünkü benimsin, bana aitsin, nikâhlı eşimsin! Buna rağmen, başından bir maceradır geçmiş, bin türlü makam geçmiştir derim, tövbe ettirip, seni tekrar kabul eder, her şeyi sineye çekerim.
***
Melahat hn, Sekseninde Bir Kadın adli siir evet bana ait. Gönül Yazar ne yazar bilemem ama, bizim buralarda 80 yasinda kadinlar ve daha yaslilar eger sagliklari yerindeyse bisiklete biniyorlar. yazmis oldugum siir(!) bir gercek yansimasidir. en azindan benim gözümde. siz bir okuyucu olarak o siirden ne aldiniz bilemiyorum. muhtemelen aldiklariniz yanlis degildir, sizin dogrunuzdur.
ayni siiri Onur hanim, pardon Onur bey miydi yoksa? bu oynak zeminde kimin kim, neyin ne oldugunu kestirmek zor. Neyse ben yine de Onur hanim olarak yazayim, o siiri bi güzel ameliyat etmiş ve şiirin safra kesesinden epeyce taş cikartmiş. o siralar Türkiye'deydim ve internet acmadigim günlere rastliyordu.Onur hanimin dogrularina yanliş diyemem. o kendi dogrusunu yazmiş yine o günler yaklaşiyor, başimiza taş yagacakmiş gibi bir hisse kapili-yorum. :))
yineliyorum; sayfadaki şiirin adi, berduşgecesi. Onur hanimin yorum diye yazdiklarini harfi harfine baska sayfalardan daha önce okudum. keske kendisi bir ameliyat yapsaydi.
BOMBA PATLIYOR!.. DİKKAT!..
BERDUCESİ değil, BERDÜCESİ... Yani BERD ÜCESİ... BERD, SOĞUK demektir. ÜCE: YÜCE demektir. BERD ÜCESİ, YÜCE (BÜYÜK, ULU, ÇOK) SOĞUK, SOĞUĞUN YÜCESİ, EN SOĞUK, SOĞUĞUN ZİRVESİ anlamına gelmektedir.
SOĞUĞUN ZİRVESİ...
Neden bu isim? Neden ILIKLIK, SICAKLIK, SICACIKLIK değil de SOĞUKLUK? Neden SOĞUKLUĞUN ZİRVE YAPMASI?
Şimdi onu açıklayacağım.
Bu şiir ile ilgili 75 tane yorum bulunmakta