Benim hayatım…
Yalnızlığın rüzgârında savrulmuş bir yaprak,
Ne köküm kalmış, ne gövdem sağlam.
Bir yanım çığlık, bir yanım sessiz dua,
Kırık aynalarda gördüm kendimi —
Tanımadım.
Küçük bir çocukken,
Toprak kokusuyla yoğrulmuş ellerim vardı.
Bir dilim ekmeği ikiye bölüp umutla paylaşırdım,
Şimdi o umut bile benden kaçıyor.
Acılarla yoğruldum —
Kızıl kan gibi aktı içimde,
Her damlası bir yara, her yarası bir hikâye.
Munzur kadar derin,
Munzur kadar suskun dertlerim var.
Güneş doğmaz benim dünyama,
Ben geceyi sevmeyi öğrendim.
Karanlığın içinde ışık aramaktan yoruldum,
Işığın kendisi oldum belki de —
Ama kimse görmedi.
Bir köy türküsü gibi ağlar içim,
Dağlara vurur sesim, yankı verir taşlar.
Ben anlatırım, dünya susar.
Bir yudum sevgiye hasret kalmış yüreğim,
Bir çiçeğin soluşunu bile kıskanır bazen.
Yalnızlık…
Adım olmuş sanki.
Köy yollarında yankılanan bir çağrı,
Kimse dönüp bakmaz —
Ben yürürüm yine de,
Yorgun ama inatla,
Çünkü durmak, ölmek demek.
Kaderimle satranç oynuyorum,
Her hamlede biraz daha kaybediyorum.
Ama yine de taşlarımı diziyorum yeniden —
Belki bir gün,
Bir umut, bir mucize dokunur kalbime.
Ey dünya,
Ne çok çaldın benden…
Ama hâlâ türkülerim var,
Hâlâ bir ses, hâlâ bir nefes,
Ve hâlâ inatla söyleyen bir yürek:
Ben bir yangından geçtim,
Külümle yazdım adımı zamana.
Ne rüzgâr silebildi, ne yağmur yıkayabildi.
Sonra susarım —
Çünkü söz biter bir yerde,
Ama acı bitmez.
Ve orada,
Sessizliğin tam ortasında,
Yalnızca bir isim yankılanır dağlarda,
Bir imza gibi, bir yürek gibi:
KUL ORTAK
Baki OrtakKayıt Tarihi : 23.11.2025 00:09:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!