Ben Öğretmenken: 19
Arada bir Burhan Cahit Öğretmen Oluyordum
FEVZİ GÜNENÇ
Küçük amcam Burhan Cahit Günenç’le aramızda sadece birkaç yaş var. Buna rağmen her dönemde benden daha genç görünmeyi yaşarmıştır. Pek çok şeyini bölüştü benimle de bu genç kalmanın gizini vermedi bir türlü.
Burhan amcam yaşamı boyunca beni koruyup kollamıştır beni… Sevgiden kaynaklanıyordu elbette ki bu davranışlardı.
Ben de az hain değilim. Onun bu sevgisini zaman zaman istismar ettim. Kendim için yapmıyordum bunu. Birilerinin ricasını kıramıyordum da ondan…
Yolda yürüyorum. Karşıma tanımadığım biri çıkıyor. El uğuşturuyor, boyun büküyor. Bakışlarıyla da diliyle de yalvarıyor:
“Burhan bey öğremenim…” diye başlıyor söze. Eyvah, yine biri beni amcama benzetti.
Ne yapayım? Bozuntuya vermiyorum. Versem mahcup olacak adam.
“Buyur ağa…”
“Ben Zeynel’in babasıyım. 129 Zeynel Demir.”
“Evet? ..”
“Biliyorum, benim oğlan biraz tembel. Hatta biraz değil, iyice tembel. Babası da öyleydi. Bu yüzden kızamıyorum kendisine. Hem çıraklık yapıyor, işte çalışıyor hem okula gidiyor. İkisi bir arada olmuyor işte. Üstelik doğru dürüst beslenebildiği yok. Yağsız bulgur pilavı, kuru ekmekle bir çocuk ne kadar beslenebilirse o kadar beslenebiliyor. Ben ne yapayım?
Kendisinden öğrendiğime göre, başımda on külfet var. Kendisinin de doğru dürüst bir işi yok. Eskicilik yapıyor. Birileri hurda bir iki parça bir şey verecek de, onu kurda toptancısına satacak da, ekmek parası çıkartacak.
Sözü nereye getirmek istediğini soruyorum.
“Öğrendim ki bizim oğlanı sınıfta koyacakmışsın. Haklısın da… Ne ödev yapar, ne kitap kağağı açıp ders çalışır. Gerçi kitabı filan da yok ya… Bu yıl sonda. Senin sınıfta. Beşe kadar getirebilmek için neler çektik, bilsen…”
“Tahmin ediyorum.”
Gel merhamet eyle, şu bizim oğlanı sınıfta koyma. Geçir gitsin hayrına. Elinde bir diploması olsun. Bak artık ilkokul diploması olmayanlar ehliyet de alamayacakmış. Bakarsın bir ehliyet uydurururz ona. Şoförlük moförlük yapar. Sayenizde bir ekmek yer.”
Bu kadar dil dökmeye “hayır” diyebilir misin? Burhan Cahit amacam hayır diyebilir mi? Ben de “hayır” demedim. “Olur, dedi. Geçiririm.”
Bir sevindi bir sevindi görmelisiniz. Duanın bini bir para.
Adını soyadını, sınıfını, numarasını not ediyorum. Selametleşiyoruz.
Doğru amcamın karşısında dikiliyorum. Not aldığım kağıdı uzatıyorum ona. Gülerek okuyor.
“Gene seni bana benzettiler, değil mi? ” diyor. Lafı uzatmaya gerek görmüyor. Tamam, sınıfı geçecek tembel Zeynel,” diyor. İlkokul diplomasını alacak bu yıl.
Sevgiyle bakışıyoruz.
Öğretmenliğim sırasında hiç kimse bu tür bir topil için gelmedi bana. Çünkü herkes çok iyi biliyordu ki, Fevzi Günenç sınıfta koymaz hiçbir öğrencisini. Eğer bir çocuk, sınıfta kalmayı hak etmişse. Bunun kusuru o öğrenciden önce onun öğretmenindedir.
Keşke öğrenciliğimde benim de benim gibi öğretmenlerim olsaydı.
Yok haksızlık etmeyeyim. Benim de güzel öğretmenlerim oldu. Onları da “Ben Öğrenciyken” ana başlığı altında toplayacağım anılarımda anlatırım artık.
Sevgiyle başladık söze, sevgiyle bitsin sözümüz.
Kayıt Tarihi : 21.7.2010 17:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!