Ben Öğretmenken: 05 Demirbaş sıraları ne ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ben Öğretmenken: 05 Demirbaş sıraları ne yaptın öğretmen?

BEN ÖĞRETMENKEN: 05
Demirbaş sıraları ne yaptın öğretmen?
FEVZİ GÜNENÇ

Çatalca ilçesine bağlı Hisarbeyli köyü. Dünyanın en modern kentlerinden saydığımız İstanbul’a bir buçuk saat uzaklıkta bir köy.

Öğretmenlik yapacağım bu köyü Kadıköy gibi Bakırköy gibi bir köy ummuştum ya… Karşıma çoka çıka doğu Anadolu’muzun en yoksul, en bakımsız köylerinden birinin tıpkısı çıkmasın mı? İlk gittiğimde bu gerçeği görerek şok geçirmiştim.

Giderek alıştım. Bulgaristan’dan göçen soydaşlarımızın yerleştirildiği bir dağ başıydı burası. Ekilecek toprağı ara ki bulasın. Otlağı kıttı. Ağaçlığı, fundalığı, ormanı yoktu.

Köylülerimin böyle bir yerde yaşamlarını nasıl sürdürdükleri çok düşündürmüştür beni.

Okulu bir başka bakımsızdı köyümün. İki odası vardı. Birinde Eğitmenimiz birinci sınıflara okuma yazma öğretirdi. Geri kalanları öbür sınıfta eğitmek benim görevimdi.

Öğrencilerim 50 kadardı. Buna karşılık sınıfta topu topa 10 tane sıra bulunuyordu. Öğrenciler bu sıralara beşer beşer oturuyordu.

Oturdukları zaman sıralar iyice esniyordu. Ortada oturan öğrencimle taban arasındaki aralık 10 santime düşüyordu.

Bu durum bana acı veriyordu. Varsıl bir öğretmendim. Bu acıya son verebilirdim. Varsıllığım nereden geliyor önce onu açıklayayım:

350 lira maaşımı peşin almıştım. 350 lira da yolluk vermişlerdi. Gelirken Ankara Radyosuna uğramış, oynanan ilk radyo oyunumun telif ücreti olan 600 lirayı da almıştım. Bunların sadece 300 lira kadarını harcamıştım. Nerdeyse milyonerdim(!) Bu parayı okuluma harcamaya karar verdim.

İstanbul’a giderek marangoz malzemeleri, tahtaya dönüştürülmüş keresteler, çivi, tutkal vb. aldım. Bunları Ormanlı’dan kente odun getiren bir kamyonla köyüme ulaştırdım.

Hani okur yazarlar “mürekkep yalamışlığım var” diye böbürlenirler ya, ben de fırsat buldukça marangozluğumla böbürlenirdim. Ne de olsa Sanat Okulu’nda üç ay marangozluk eğitimi görmüştüm. Elim bıçkı, çekiç tutuyordu.

Mesai saatleri dışında ölçtüm, biçtim. Çocuklarıma ikişer ikişer oturabilecekleri 30 kadar sıra yaptım. Kendime de bir öğretmen masası… Öğrencilerimin de benim de keyfimize diyecek yoktu.

Kış gelip çatmıştı. Öğrencilerin her gün okula gelirken kitaplarının yanı sıra bir de küçük odun parçası getiriyordu. Odun bulamayanlar bizim Anadolu köylerinin malum doğal yakıtı olan tezeği getiriyordu.

Çocuklarımın okula odun getirmek için fedakarlıkta bulunduklarını düşünüyordum. Okula gönderilen her odun parçası yüzünden evleri daha az ısınıyordu. Eski sıraları yakarak onları okula odun getirme zulmünden bir süreliğine kurtardım.
Aradan bir ay geçti geçmedi okula bir müfettiş geldi. Hakkımda şikâyet varmış. Devletin demirbaş “sıra”larını ne yapmıştım?

Olup bitenleri anlattığımda müfettişin gözlerinde yaşlar belirdi. Oturduk, birlikte işi kitabına uydurduk. Eski sıraları, kullanılamaz hale gelmiş olduklarından ıskartaya çıkarttık.

Yerine yeni sıraları demirbaşa kaydettik. Yeni sıraları okula adını vermek istemeyen bir hayırsever bağışlamıştı(!)

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 23.1.2010 04:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç