Beklemek... bir zindan mı yoksa bir yemin mi?
İşte tam o kıvamdayım, bilmediğim bir mevsim.
Gözlerim yolda, her geçen gün bir fırtına izi,
Sanki zaman değil de, ruhumun teni eskimiş.
"Beklesem saçıma aklar dolacak..."
Her telim bir sayfa bu hazin kitabın,
Her beyazlık bir yara izi, sessizce sızan.
Kapımda duran o gölge, ne gelen, ne giden;
Sadece bir ihtimal, bir soluk, bitmemiş bir âzım.
Oysa unutsam... Kalbime ihanet mi olur?
Oysa vazgeçsem... Bu büyük aşk nerede durulur?
Unutmak... bir ihanet mi yoksa bir kurtuluş?
İşte tam o ikilemde, akıl ile bir vuruş.
Bu yanan ateşi, küllere gömdürmek,
Ruhumu çepeçevre saran o ince nakışı...
"Unutursam aşkıma yazık olacak..."
Her hatıra bir düğüm bu çözülmez sırda,
Her tebessüm bir imza, kalbimin kararı.
Senin adınla mühürlendi bu ömrün en genci,
Şimdi nasıl diyeyim, "yoktun ki o yıllarda"?
İşte bu çaresizlik, bu iki uçurum arası,
Ne beklemeye gücüm var, ne unutmaya yâresi.
Ne yapayım ey yürek, hangi yolu seçeyim?
Bu dipsiz kuyuda, her gün biraz eriyim...
Bıraksam o eli, yarım kalır destanım,
Tutsam, bir asır daha yanar bu canım.
Ne bir adım ileri, ne bir adım geri,
Tek çare: Bu aşkın müebbet mahkûmuyum.
Şimdi ne ak dert eder, ne yazık sözü;
Aşk dediğin, zaten yananın közü.
Bu kalp, seninle yazılmış bir destan;
Bekleyişim, kaderime sunulmuş niyazım.
Kayıt Tarihi : 16.11.2025 18:05:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!