Bedelini Ödeyenlerin İmtihanı
Bir çınar gibi köklerimden söktüm kendimi,
gölge olsun diye, senden önce toprağa bıraktım.
Sonra öğrendim ki, gölgeye muhtaç olan bendim,
sen ise yalnızca serinliğin adını ezberlemişsin.
Bir ekmek parçası gibi böldüm ömrümü,
yarısını sana, yarısını suskunluğa ayırdım.
Ama sofraya oturduğumda fark ettim—
doymayan hep benmişim,
açlık senin değil, benim kaderimmiş.
Bir mum yaktım karanlığa,
ışığına değil, eriyişine sevdalandım.
Çünkü öğrendim ki:
hayat, yanarken insanı,
ateş değil—
sönmemek için verdiği savaş yakarmış.
Ben en çok,
vazgeçtiğim şeylerle sınandım.
Sen değil, senden geriye kalan boşlukla…
Ve anladım ki,
imtihan, kaybettiğimiz şeyin yokluğu değil,
onun uğruna yaktığımız kalbin külünü taşımaktır.
Fedakârlık—
bir gün döner mi diye beklemek değilmiş,
hiç dönmeyeceğini bile bile
kapıyı açık bırakmaktır.
Ve işte ben,
ömür denilen uzun koridorda
hep açık kapıların önünde üşüdüm.
Çünkü öğrendim:
karşılık beklenmeyen fedakârlık,
insanı değil, ruhunu büyütürmüş.
Ama büyüyen ruh,
bedenine sığmaz artık…
Ve belki de bu yüzden
geceye sığmayan hıçkırıklarım var.
Kayıt Tarihi : 25.8.2025 06:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!